🤍 الحمد لله حمدا كثيرا...

• İLİM ALLAH'TAN GELEN BİR TEVFİKTİR.

Feth bin Ebil Feth'ten rivayet edildiğine göre, İmam Ahmed ile hasta iken konuşmuştur. Bu aynı zamanda İmam Ahmed'in vefat ettiği hastalıktır. Feth daha sonra İmam Ahmed'e, kendisinden sonra yerine salih/hayırlı birinin geçmesi için dua etmesini söyledi.

وقال له من نسأل بعدك ؟

Ve ona, “Senden sonra kime soralım?” dedi.

فقال: سل عبد الوهاب.

İmam Ahmed, "Abdulvehhab’a sorun" dedi.

وأخبرني من كان حاضرا أنه قال له إنه ليس له اتساع في العلم.

(El-Merruzi diyor ki) Orada bulunanlardan biri bana, onun (Feth İbn Ebi'l Feth'in) İmam Ahmed’e şöyle dediğini haber verdi:

O (Abdulvehhab) geniş bir ilme sahip değildir.

فقال أبو عبد الله:" إنه رجل صالح مثله يوفق لإصابة الحق."

Bunun üzerine Ebu Abdillah (İmam Ahmed) dedi ki: "Abdulvehhab salih bir adamdır, onun gibi birisi hakka isabet ettirilir.”

El-Merruzi Kitabu’l Vera, 136

Abdulvehhab imam ve salih bir kimsedir. Tirmizi, Nesai ve Ebu Davud ondan rivayet etmişlerdir. İmam Ahmed'in ashabındandır ve İmam Ahmed onu sık sık övmüştür. Birçok hizmetlerde bulunmuş salih bir kimseydi. Yukarıda geniş bir ilme sahip olmadığı ve diğerleri gibi hadis için çok fazla yolculuk yapmadığı kastedilmektedir.

Bu olay bize şunu gösterir; İlim Allah'ın dilediğine verdiği bir şeydir. Elbette ilim öğrenmek için çabalarız, ama nihayetinde bu Allah'tan gelen bir tevfiktir. Tevfik ise Kur'an ve Sünnet ile mutabık olmaktır. Örneğin, Selef'in eserlerinin küçük ve kısa yazıldığını ama bunlarda çok fazla fayda, anlam ve bereket olduğunu görürsünüz.

Oysa sonrakilerin eserleri büyük ve metin bakımından son derece uzundur, fakat fayda bakımından o kadar güçlü değildir. Bu, hakkı bilmenin ve ona tâbi olmanın Allah'tan gelen bir tevfik olduğunu gösteren en açık delildir.

Çünkü Selef'ten sonraki nesillerin sahip olduğu imkanlara bakacak olursak, onların daha bilgili ve daha iyi olmaları gerekirdi. Ama Allah dilediğine tevfik verir.

نسأل الله التوفيق، الله اعلم
#alıntı

قَـالَ شَيْـخُ الْإِسْـلَامِ ابْـنُ تَيْمِيَّـةَ رَحِمَـهُ اللَّـهُ :

مَـنْ أَحَـسَّ بِتَقْصِيـرِ فِـي قَوْلِـهِ أَوْ عَمَلِـهِ أَوْ حَالِـهِ أَوْ رِزْقِـهِ أَوْ تَقَلُّـبِ قَلْـبٍ: فَعَلَيْـهِ بِالتَّوْحِـيدِ وَالِاسْتِغْفَـارِ فَفِيهِمَـا الشِّفَـاءُ إذَا كَانَا بِصِـدْقِ وَإِخْـلَاصٍ

وَكَذَلِـكَ إذَا وَجَـدَ الْعَبْـدُ تَقْصِيـرًا فِـي حُقُـوقِ الْقَرَابَـةِ وَالْأَهْـلِ وَالْأَوْلَادِ وَالْجِيـرَانِ وَالْإِخْـوَانِ فَعَلَيْـهِ بِالدُّعَـاءِ لَهُـمْ وَالِاسْتِغْفَـارِ

📚مَجْمُـوعُ الْفَتَـاوَى

🌿

Salihlerden biri şöyle demiştir:
Biz ilmi mescidlerde tahsil ederdik, sonra medreseler açıldı bereket gitti. Sandalyeler konuldu tevazu gitti. Başarı belgeleri getirildi, ihlas gitti...

- ﻗَـﺎﻝ الشّيخ ﺭَﺑﻴﻊ بن هَادي المَدخلِي:

«ﻓَﻠﻴﺤﻤَﺪ ﺍﻟﻠّﻪ ﻣَﻦ ﻭُﻓﻖ ﻟِـﻔﻬﻢ ﺍﻟﻤَﻨﻬﺞ ﺍﻟﺴّﻠﻔـﻲ ﻭﺍلإِﻟﺘﺰَﺍﻡ ﺑِﻪ، ﻓﺈﻥّ ﻫَﺬه ﻣﻦ ﺃﻋﻈَﻢ ﻧِـﻌَﻢ ﺍﻟﻠﻪ ﺗَﺒﺎرك وتعَالى»
🤍

🤍

Uz Nasheed

🤍 تلاوةُ القُرآن تعملُ في أمراضِ الفُؤاد ما يعملهُ العسلُ في عللِ الأجسَاد.

[ابن الجوزيّ رحمه الله]