Create New I'd From This Link :
https://sikkim8.com/#/register?invitationCode=73138114221
Deposit / Withdraw Help :
✅ Recharge ₹1000 & Get ₹500 free Bonus
Telegram Link : t.me/+8g1tMqzezkc2MjE1
Last updated 2 months, 1 week ago
Last updated 1 month, 2 weeks ago
🤖 @RaikaCheckerBot
⚡️ Owner: @RaikaFN
Last updated 3 months, 3 weeks ago
Bu yolculukta Kur’ân’a daha yakın, onun mesajlarını hayatınıza daha kuvvetli bir şekilde tatbik eden ve tefekkürünü Kur’ân’la inşa eden bir kimse olmanız ümidiyle...
Ömer ÇINAR / 25 Rebiülevvel 1446 - 28 Eylül 2024 Cumartesi
Bu yöntemde, Kur’ân-ı Kerîm’in her bir âyetini, farklı tefsirlerden elde ettiğiniz bilgileri kolayca ekleyebileceğiniz bir zemin olarak düşünebilirsiniz. Örneğin, âyetlerin sırayla yer aldığı bir Word dosyasında, okuduğunuz tefsir kitaplarından edindiğiniz bilgileri doğrudan ilgili âyetin altına not edebilir, böylece her bir âyeti anlamaya yönelik farklı tefsir görüşlerini bir araya getirebilirsiniz. Bu metot, notlarınızı belirli bir düzen içinde tutmanıza imkân tanıdığı gibi, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm’in bütüncül bir şekilde ele alınmasını ve tefsirlerin karşılaştırmalı olarak incelenmesini de kolaylaştıracaktır. Aynı âyetle ilgili farklı tefsir yorumlarına veya dikkat çekici izahata rastladığınızda, bu bilgileri ilgili âyetin altına ekleyerek, o âyeti daha derinlemesine anlamak ve kavramak adına farklı müfessirlerin bakış açılarını bir arada görme fırsatı bulacaksınız. Böylelikle, oluşturduğunuz dosya, zamanla kendi kişisel tefsir çalışmanız hâline gelecek ve ilim yolculuğunuzda size ışık tutacak bir kaynak olarak hizmet edecektir.
Bu yöntem sadece teorik bir bilgi kaynağı sunmakla kalmaz; aynı zamanda size, âyetlerin derin manalarını araştırırken tefsir ilminde karşılaşacağınız zorlukları aşma ve farklı yorumlar arasında müzakere etme imkânı da tanır. Kimi zaman âyetlerin meâlini ve yorumlarını okurken zihninizde beliren soruları veya anlamakta zorlandığınız noktaları not ederek, daha sonra bu sorulara geri dönebilir ve eksik kalan bilgi parçalarını tamamlayabilirsiniz. Bir âyet hakkında farklı tefsirlerde geçen izahları bir araya getirdiğinizde, o âyetin zengin anlam dünyasına vakıf olma yolunda önemli bir mesafe kat etmiş olursunuz. Bu sayede, sadece bilgi birikiminizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda tefsir sahasında kendi yorum kabiliyetinizi de geliştirmiş olursunuz.
Oluşturacağınız bu dosya, aynı zamanda size özel bir tefsir çalışması niteliği taşıyacaktır. İçeriğinde yalnızca sizin ilginizi çeken, okurken sizi etkileyen ve üzerinde tefekkür etmekten hoşlandığınız yorumlar bulunacağından, elinizdeki bu doküman adeta kendi kaleminizden çıkan bir tefsir hüviyeti kazanacaktır. Bu da, öğrenmenin daha keyifli bir hâle gelmesini ve öğrendiklerinizi unutulmaz kılmanızı sağlayacaktır. Ayrıca bu yöntemin bir diğer faydası da, hangi âyetler hakkında henüz not almadığınızı ve hangi âyetlerin üzerinde daha fazla durmanız gerektiğini gözler önüne sermesidir. Henüz hakkında hiçbir not eklemediğiniz âyetler, dikkatinizi çekecek ve sizi o âyetlere ilişkin daha fazla okuma yapmaya teşvik edecektir. Zamanla bu âyetler üzerine de çalışmak ve onlar hakkında tespitlerde bulunmak gibi ilmî bir gayretle Kur’ân’a yaklaşma arzunuz daha da güçlenecektir.
Yöntem, sadece bir defter veya dijital dosya hazırlamaktan ibaret değildir. Bu çalışma, aynı zamanda kendi tefsir serüveninizi başlatmak ve ilmî birikiminizi Kur’ân âyetlerinin satır aralarında ilmik ilmik işleyerek tefsir ilmini öğrenmeye yönelik disiplinli bir uğraşı hayatınıza katmak demektir. Kendi ilmî birikiminiz, tefsirlerle olan ünsiyetiniz ve bu dosyaya kattığınız her bir yeni bilgi, sizi zamanla Kur’ân-ı Kerîm’in engin âlemine daha fazla yaklaştıracak; zihin dünyanızı, Kur’ân’ın beyanlarıyla inşa etmenize vesile olacaktır. Sonunda, sadece bir dosya oluşturmamış; aynı zamanda ilim yolculuğunuzda size rehberlik edecek ve ilim dünyanızı zenginleştirecek bir eser meydana getirmiş olacaksınız.
Bu sürecin sonunda, kendi tefsir dosyanızda bir araya getirdiğiniz bu bilgiler, size daha geniş bir tefsir perspektifi kazandıracak, âyetlerin ve sûrelerin mesajlarını daha derinlemesine tefekkür etmenize imkân tanıyacaktır. Kur’ân’a ve onun tefsirlerine dair yolculuğunuzda, her bir âyetin mesajını hayatınıza daha kuvvetli bir şekilde entegre etme fırsatı bulacak, böylece Kur’ân’ı daha geniş bir vizyonla anlamaya ve anlatmaya başlayacaksınız. Kendi elinizle inşa ettiğiniz bu “kişisel tefsir” ise, size hem bir bilgi hazinesi sunacak hem de tefsir ilmine katkıda bulunmanın huzurunu yaşatacaktır.⤵️
Kendi Tefsirinizi Yazın
Bütün hamd, nihayetsiz rahmetinin tecellisi olarak Kitâb-ı Mübîni kullarına indiren, sonsuz hikmet ve mutlak izzet sahibi olan Allah Teâlâ’ya mahsustur. Salât ve selâm ise, insanlık âleminin ufkunu aydınlatan, nübüvvet silsilesinin en nurlu halkası, âlemlerin Rabbinden gelen rahmet mesajını en mükemmel sûrette tebliğ eden Resûl-ü Kibriyâ, Hz. Muhammed Mustafa (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e; O'nun âline, ehl-i beytine, ashâb-ı kirâmına ve izinden giden bütün müminlerin üzerine olsun.
İnsanlık, Allah Teâlâ’nın kelâmıyla ilk kez muhatap olduğu andan itibaren Kur’ân-ı Kerîm’i anlamaya, onun ışığında yol bulmaya ve rehberliğinde yaşamlarını inşa etmeye çalışmıştır. Müslümanlar, asırlar boyunca Kur’ân’a hizmeti en ulvi gayret olarak görmüş; hayatlarının en kıymetli saatlerini Kur’ân’a ve onun tefsirine hasretmişlerdir. Bu kutlu uğraş, sadece bir ilim değil, aynı zamanda kulluğun en güzel ifadesi ve tefekkürün en saf hâli olarak kabul edilmiştir. Bu gaye ile İslâm âlimleri ve müfessirler, asırlar boyunca Kur’ân’ın murad-ı ilahîsini anlamak ve insanlara en doğru şekilde aktarmak için ömürlerini adamış; ilim yolculuğunda kilometre taşı niteliğinde tefsirler telif etmişlerdir.
Bu gayretlerin neticesinde, tarih boyunca yüzlerce ciltlik tefsir kitapları, müstakil sûre tefsirleri ve Kur’ân kavramlarını konu alan sayısız eserler kaleme alınmıştır. Bu çalışmalarda gözetilen en önemli hedef, Allah’ın kelâmının tükenmez hazinelerini keşfetmek ve onun her asırda yeniden can bulan çağrısını en güzel şekilde yansıtmaktır. Zira Kur’ân-ı Kerîm’in mesajı, bütün çağlara ve insanlara hitap eder bir nitelikte, her zaman taze ve diri bir öğüt olarak karşımızda durmaktadır. Allah Teâlâ’nın, “De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsaydı, Rabbimin sözleri bitmeden o denizler tükenirdi; hatta bir o kadar daha ilâve etsek bile.” (Kehf, 18/109) buyruğu, Kur’ân’ın tükenmez ilmî muhtevasını ve beşerî idrakin sınırlılığı karşısında Rabbânî hikmetin enginliğini ifade eden veciz bir beyandır.
Müslümanlar, Allah’ın kelâmını anlamak için ortaya konulan bu eşsiz gayretlerin bir ürünü olarak, tefsir ilmine her daim büyük bir kıymet vermiş ve Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak maksadıyla tefsir kitaplarına müracaat etmişlerdir. Her bir tefsir, Kur’ân âyetlerinin farklı yönlerini aydınlatmak, Allah’ın muradına dair yeni pencereler açmak için kaleme alınmış birer rehberdir. Bu tefsirlerden istifadeyi kalıcı ve sürekli hâle getirmek ise tefekkür yolculuğunun ayrılmaz bir parçasıdır.
Kur’ân tefsirlerinden elde edilen bilgileri muhafaza etmenin en etkili yollarından biri, bu bilgileri kendinize has bir metotla not alarak kaydetmektir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri, not alma yönteminizin sizi bilgiye daha fazla yakınlaştırması ve bu bilgiyi kalıcı kılacak nitelikte olmasıdır. Düzensiz bir şekilde parça parça tutulan notlar, zamanla kaybolup gitme riski taşırken, disiplinli ve tasnif edilmiş bir not tutma sistemi, zihninizdeki bilgilerin hem dağılmasını önler hem de onları tekrar gözden geçirmenize imkân tanır.
Biz bu yazımızda, Tefsir kitaplarından aldığınız bilgilerin daha kalıcı ve daha verimli bir şekilde istifade edilebilmesini sağlayacak bir yöntem sunmayı amaçlıyoruz. Zira ilim talebesi için bir bilgiyi öğrenmek kadar, o bilgiyi hafızasında diri tutmak ve gerektiğinde tekrar başvurabileceği şekilde muhafaza etmek de son derece önemlidir. Öğrenilen her bilgi, eğer zihin köşelerinde kaybolup gitmişse ya da unutulmuşsa, o bilginin talebe için bir kıymeti kalmamış demektir. Bu noktada, ilim yolculuğunun her safhasında olduğu gibi tefsir ilmini öğrenirken de doğru bir yöntem benimsemek, tahsil edilen bilgilerin zihin dünyasında yer etmesine ve gerektiğinde istifade edilecek bir kaynak hâline gelmesine katkı sağlayacaktır. Sunacağımız yöntemin temelini ise, Kur’ân-ı Kerîm’in Arapça metninin yer aldığı ve not eklemeye elverişli bir defter ya da dijital bir dosya oluşturmak teşkil etmektedir. ⤵️
Bu noktada, insanın Allah ile olan ilişkisini yeniden yapılandırması, O’nun dışındaki tüm bağımlılıkları terk ederek yalnızca O’na yönelmesi gerektiği aşikârdır.
Sonuç olarak, Fahreddîn er-Râzî’nin bu yorumları, insanın Rabbi karşısındaki sorumluluğunu hatırlatan bir uyarı niteliğindedir. Allah’ın her bir kuluna gösterdiği bu özel ilgiyi ve rahmeti fark eden insan, O’na karşı olan kulluğunda daha samimi ve içten olmalıdır. Rabbine yönelmenin getirdiği huzur ve güveni hisseden insan, başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayacak ve Allah’a olan bağlılığını artıracaktır. Râzî’nin bu analizi, insanın Allah’a karşı olan vefasızlığını anlamasına ve bu durumu düzeltmesine yönelik değerli bir rehberdir.
Bu hakikati idrak eden kalpler için niyazımızdır:
Ya Rab!
Sana sığınıyoruz. Senden başka Rabbimiz yok, Senin rahmetinden başka bir kapıya yönelmeyiz. Bizleri, her an ihtimam gösterdiğin kulların arasında eyle. Nimetlerinin farkında olup sana layıkıyla kulluk edenlerden olmayı bizlere nasip eyle.
Ya Rabbi!
Sen, her birimize adeta başka hiçbir kulun yokmuş gibi ihtimam gösteriyorsun. Bizler ise gafletle başkalarına yöneliyor, Senden gayrisine meyletmenin esaretiyle sınanıyoruz. Kalplerimizi, yalnızca Sana yönelecek şekilde temizle ve her anında seni hatırlayan sadık kullarından eyle.
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi!
Bizi rahmetinle kuşat, her an Sana muhtaç olduğumuzu hatırlatarak, Sana olan bağlılığımızı kuvvetlendir. Her türlü dünyevî bağımlılıktan ve Sana karşı nankörlükten bizi koru. Kalplerimizi, Senden başka bir Rab arama gafletinden muhâfaza eyle.
Ömer Çınar / 15 Rebiülevvel - 18 Eylül 2024
Sonsuz Rahmet, Eksik Kulluk
Fahreddîn er-Râzî, ilmî birikimi ve incelikli yorumlarıyla Kur’ân tefsirine damga vuran büyük müfessirlerden biridir. Onun eserlerinde, sadece zihni değil, kalpleri de etkileyen, insana kendi iç dünyasını sorgulatan veciz ifadelere sıkça rastlanır. Râzî, tefsirlerinde sadece ayetlerin anlam derinliklerine inmekle kalmaz, aynı zamanda okuyucuyu manevi bir yolculuğa davet eder. Kelimeleri, ilahî hakikatlerin ihtişamını kalplere ulaştıran birer köprü gibidir.
Onun kalplere dokunan şu ifadeleri oldukça etkilidir. Şöyle der:
إِنَّهُ يَمْلِكُ عِبَادًا غَيْرَكَ وَأَنْتَ لَيْسَ لَكَ رَبٌّ سِوَاهُ
“O’nun senden başka kulları var ancak senin O’ndan başka Rabbin yok.”
Sonra şunu ekler:
إِنَّهُ يُرَبِّيكَ كَأَنَّهُ لَيْسَ لَهُ عَبْدٌ سِوَاكَ وَأَنْتَ تَخْدُمُهُ كَأَنَّ لَكَ رَبًّا غَيْرَهُ
“O, sanki senden başka hiçbir kulu yokmuş gibi senin tüm işlerini üstlenir, sen ise O’na, sanki O’ndan başka bir Rabbin varmış gibi kulluk edersin.” (Mefâtîhu’l-Gayb, c.1, s. 200)
Fahreddîn er-Râzî’nin kullandığı bu veciz ifadeler, insanın Rabb’i ile olan ilişkisindeki bir çelişkiyi ortaya koymaktadır. Bu ifadelerde, ilahî rahmetin ve insanın kendini Rabbi karşısında konumlandırmasının ne denli hassas bir dengeye sahip olduğu incelikle işlenmiştir.
İlk ifade, “O’nun senden başka kulları var ancak senin O’ndan başka Rabbin yok” cümlesiyle başlar. Burada, Allah’ın Rab sıfatının kuşatıcılığı ve insanın bu sıfat karşısındaki acizliği vurgulanır. Allah, sayısız kulu olan, her birine rahmet ve hikmetiyle muamele eden bir Rabb’dir. Ancak insan için bu durum çok daha özeldir; çünkü insanın yöneldiği, dua ettiği, sığındığı tek merci yalnızca Allah’tır. İnsan, hayatındaki hiçbir varlık veya güçten O’nun yerine geçebilecek bir Rab bulamaz. Bu, insanın varoluşundaki en temel hakikati dile getirir. Allah’tan başkasına yönelmek, fıtrata aykırıdır. Bütün yaratılmışlar arasında insanın Rabbi ile olan bu özel ilişkisi, O’na tam bir bağlılık içinde olmayı gerektirir.
Râzî’nin bu derin düşüncesinin ardından gelen ikinci ifade, insanın Rabbi karşısındaki vefasız tutumunu eleştirir: “O, sanki senden başka hiçbir kulu yokmuş gibi senin tüm işlerini üstlenir, sen ise O’na, sanki O’ndan başka bir Rabbin varmış gibi kulluk edersin.” Burada dikkat çekilen nokta, Allah’ın insanı ne kadar özel ve ayrıcalıklı bir konuma koyduğudur. Allah, her bir kuluna bireysel bir ihtimam gösterir; her an O’nun rahmetiyle kuşatılmıştır. Allah, kulunun tüm ihtiyaçlarına cevap veren, ona sürekli yardım eden, hayatındaki en ince ayrıntılara kadar ilgilenen bir Rab'dir. Ancak insan, bu cömert ilahî lütfa karşılık olarak, sanki başka Rableri varmış gibi nankörce davranır. İnsanın hayatındaki geçici hevesler, maddi güçler, arzular ve dünya nimetleri, zamanla onun Rabbine olan bağlılığını zayıflatır. İnsan, Allah’tan beklemesi gereken rahmeti başka yerlerde arar, O’na şükretmesi gereken nimetleri başka varlıklara atfeder.
Allah, kuluna her zaman ve her koşulda birebir ilgi gösteren bir Rabb’dir. O, kulunun her sıkıntısına, her duasına, her arayışına cevap veren, onu asla yalnız bırakmayan ve onu adeta "özel" bir kuluymuş gibi önemseyen Yüce Zât'tır. Ancak insanın zayıf iradesi, Allah'a olan kulluğunu tam manasıyla yerine getirmesine çoğu zaman engel olur. Dünya meşgalesi, arzu ve hevesler, insanı Allah'tan uzaklaştırarak başka varlıklara yöneltir. Oysa insan, yalnızca Allah’a yönelmekle mükelleftir. Bu noktada, insanın gerçek kulluğu öğrenmesi ve Allah’ın, ona olan sınırsız rahmetine karşılık vefalı olması gerekir.
Râzî’nin bu ifadeleri, aynı zamanda bir öz eleştiri sunar. Kişinin kendi hayatını gözden geçirmesi ve Allah’ın onun üzerindeki sayısız lütuflarını hatırlayarak O’na daha sadakatli bir kul olması gerektiğini hatırlatır. Allah’ın kuluna olan sonsuz rahmeti karşısında insanın vefasızlığı bir paradoks gibi görünse de, bu aslında insanın zaaflarını ve sürekli tövbe ile Rabbine yönelme ihtiyacını gösterir.
Kur’ân’daki İltifât Sanatına Bir Örnek
İltifât, belâgat açısından önemli bir sanat olup, sözün akışında yapılan ani değişikliklerle muhatabın dikkatini çekmeyi ve mesajın daha etkili bir şekilde iletilmesini sağlamayı amaçlar. Şahıs, zaman ya da kip açısından yapılan bu değişiklikler, monotonluğu kırarak konunun daha canlı ve vurucu olmasına hizmet eder. Bu üslûp, muhatapların konuya olan ilgisini arttırdığı gibi, dinleyenin zihninde konunun daha derin bir etki bırakmasını da sağlar.
Bu tür anlatım teknikleri, özellikle Kur’ân-ı Kerîm'de sıkça kullanılmış ve âyetlerdeki mesajların muhataplar üzerinde güçlü bir tesir bırakması sağlanmıştır. Anlatımın akışındaki değişim, dinleyiciyi düşünmeye sevk eder ve ilâhî hitabın her daim canlı ve etkileyici olmasını sağlar. İltifât sanatı da bu bağlamda, Kur’ânî üslubun bir parçası olarak öne çıkar. Bu sanatın bir örneğini, zekâtın manevi boyutunu vurgulayan şu âyette görebiliriz:
“Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte (mânevî kârlarını) kat kat arttıranlar onu verenlerdir.” (Rûm, 39)
Bu âyet-i kerimenin dikkat çekici yönlerinden biri, üslûp değişikliği yapılarak ifade tarzında bir geçiş yapılmasıdır. Âyetin ilk kısmında muhataplara doğrudan seslenilirken, âyetin devamında üçüncü şahıslara atıf yapılmış, böylece hitap tarzında bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Şöyle ki, âyetin başında, “Allah’ın hoşnutluğunu dileyerek verdiğiniz zekâta gelince” ifadesiyle muhataplara hitap edilmiş ve doğrudan onlara seslenilmiştir. Ancak âyetin sonunda “işte (mânevî kârlarını) kat kat arttıranlar onu verenlerdir” ifadesiyle, hitap doğrudan muhataptan üçüncü şahıslara yönelmiştir. Bu beklenmedik üslûp değişikliği, Kur’ân’da sıkça rastlanan ve edebiyat âlimleri tarafından iltifât olarak adlandırılan bir sanattır.
Bu bağlamda, yukarıdaki âyette iltifât sanatının kullanılmasının birkaç hikmeti vardır. Birincisi, âyetin ilk kısmında doğrudan hitap edilen kimselerin dikkatini çekmek ve onların kendilerini bu âyetin mesajına daha yakın hissetmelerini sağlamak amaçlanmıştır. Ancak âyetin sonunda yapılan şahıs değişikliği ile muhataplar arasındaki bu özel hitap genişletilmiş, genel bir hüküm hâline getirilmiştir. Yani, âyetin ilk kısmında Allah rızasını gözeterek zekât veren bireylere hitap edilse de, son kısımda üçüncü şahıs kipine geçilerek, zekât veren herkesin bu mânevî kazanca nail olacağı vurgulanmıştır. Eğer âyetin sonu da aynı üslûpla muhataplara yönelik olarak tamamlanmış olsaydı, yani “işte mânevî kârlarını kat kat arttıranlar sizlersiniz” denilseydi, bu hüküm sadece o an hitap edilen kişilere münhasır kalacaktı. Ancak şahıs değişikliği yapılarak, zekât veren tüm müminlerin bu faziletten yararlanabileceği genel bir mesaj verilmiştir. (Süleymân bin Ömer, el-Futûhâtu’l-İlâhiyye, c.6, s.105).
İltifât sanatının bu tarz kullanımının bir başka hikmeti ise, dinleyenin ilgisini canlı tutmak ve mesajı daha etkili bir şekilde zihnine kazımaktır. Kur’ân’ın mesajları evrenseldir ve her bir kelimesinde derin bir hikmet vardır. Bu tür üslûp değişiklikleri, Kur’ân’ın edebî yönünü de gözler önüne sererek, onun hem mânevî hem de edebî bir mucize olduğunu ortaya koyar.
Sonuç olarak, iltifât sanatı, Kur’ân’ın nazmındaki ahengin bir parçasıdır ve her bir âyette farklı hikmetlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu sanatı anlamak, Kur’ân’ın mesajını daha derinlemesine kavramamıza ve onun ilâhî hitabındaki mükemmeliyeti görmemize vesile olur.
Yüce Allah, kendi kitabının sırlarını hakkıyla bilendir.
Ömer Çınar / 14 Rebiülevvel 1446 - 17 Eylül 2024
Yüce Rabbimiz, A'râf Sûresi 183. âyetinde, âyetlerini yalanlayan ve böylece onları etkisiz kılmaya çalışan inkârcıları, güçlü ve şaşmaz planı uyarınca hemen cezalandırmayıp onlara mühlet verdiğini, bazı imkân ve fırsatlar tanıdığını, bu suretle onları derece derece yıkıma doğru götürdüğünü veya alçalttığını şöyle ifade buyurmaktadır:
وَاُمْلٖي لَهُمْؕ اِنَّ كَيْدٖي مَتٖينٌ
"Onlara mühlet veriyorum. (Ama) bilin ki cezalandırmam çok çetindir!"
Âyette geçen "İmlâ (الإملاء)" kelimesi, cezanın ertelenmesi ile ilgili bir kavramdır. Ancak bu kelimenin “devenin/davarın ipini uzatmak”[1] anlamı da vardır ve bu anlamıyla kâfirlerin günah işlemeye devam etmeleri ile derin bir bağ kurulabilir. Boynuna ip bağlanmış bir hayvanın, sahibinin elindeki ipin uzunluğu kadar hareket edebilmesi gibi, kâfirler de Allah’ın verdiği mühlet süresince istedikleri gibi davranırlar. Ancak bu özgürlük, mutlak bir özgürlük değildir; sınırlı ve kontrol altındadır. Hayvan, ipi uzatıldığı sürece serbest görünse de aslında sahibinin kontrolü altındadır ve geri çekildiğinde hareket edemez. Aynı şekilde, kâfirler de Allah’ın kontrolü altındadır ve onlara tanınan mühlet sona erdiğinde, kaçınılmaz olarak cezalarıyla yüzleşeceklerdir.
[1] Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu'l-muhît; İbn 'Âşûr, et-Tahrîr ve't-tenvîr.
Ya Rab! Son yıllarda bayrama hep buruk giren ve bir türlü istikrâra kavuşamayan İslâm dünyasında kardeşlik, dayanışma, barış, huzur ve güven ortamının yeniden tesis edilmesini, İslâm ülkelerinin tekrar ilim ve medeniyet, barış ve esenlik diyârı olmasını nasip eyle!
Bayramınız mübârek olsun.
Kurban Bayramı’nın iki, üç ve dördüncü günlerine Teşrîk Günleri (Eyyâmu’t-Teşrîk) denir. Teşrîk (التشريق), kurban etlerinin güneş altında kurutulması anlamına gelir.
Muayyen zaman diliminde farz namazların ardından getirilen tekbirler bu üç günü de kapsadığı için bu tekbirlere “Teşrîk Tekbirleri” denir. Yani bu tekbirler adını, getirildikleri günlerden almıştır.
Teşrîk kelimesinin Arapçadaki yazılışı التشريك şeklinde değil التشريق şeklindedir. Nitekim birincisi “şirk koşmak” anlamına gelirken, ikincisi “etlerin kurutulduğu günleri” ifade eder.
Mevlâ, "sayılı günler" olan Ramazan-ı şerifi tamamlayıp bayrama ermeyi nasip eylediği gibi aslında yine sayılı günler olan ömrümüzü de Ramazan hassasiyeti ile geçirip ahirette hakiki bayramı idrak edebilmeyi nasip eylesin.
Gazze başta olmak üzere bütün mazlumların kurtuluşa erdiği, yüzlerinin güldüğü gerçek bayramlara ulaşmak duâsıyla, bayramınız mübârek olsun.
Create New I'd From This Link :
https://sikkim8.com/#/register?invitationCode=73138114221
Deposit / Withdraw Help :
✅ Recharge ₹1000 & Get ₹500 free Bonus
Telegram Link : t.me/+8g1tMqzezkc2MjE1
Last updated 2 months, 1 week ago
Last updated 1 month, 2 weeks ago
🤖 @RaikaCheckerBot
⚡️ Owner: @RaikaFN
Last updated 3 months, 3 weeks ago