Kıble Ehlinin Şirki

عن الحسن رحمه الله  أنه قيل له :

أفي أهل القبلة شرك ؟

قال : نعم ، المنافق مشرك ، إن المشرك يسجد للشمس والقمر من دون الله ،  وإن المنافق عبد هواه ، ثم تلا هذه الآية : « أرأيت من اتخذ إلهه هواه أفأنت تكون عليه وكيلا » .

Hasan el-Basri'ye (رحمه الله) şöyle denilmiştir:

"Ehli kıble arasında şirk var mıdır?"

Şöyle cevap verdi: "Evet, münafık müşriktir. Müşrik, Allah'tan başkasına güneşe ve aya secde eder. Münafık ise hevasına tapar." Sonra şu ayeti okumuştur: “Hevasını ilah edineni gördün mü? Şimdi sen mi ona vekil olacaksın?” (Furkan, 43).

Bunu Yahya bin Sellam, 1/483'te, Mübarek bin Fudala'nın rivayetinden şu lafızla nakletmiştir: "O, münafıktır; hevasına tabi olur, neyi arzu ederse onu yapar." İbn Ebi Hatim ise, 8/2700'de, Mübarek'in rivayetinden şu lafızla nakletmiştir: "O, münafıktır; hevasını kendine ilah edinmiştir, neyi arzu ederse onu yapar."

صـلّوا علىٰ مَن بُعِثَ لِـيُخرِجَ الناس من ظُلُمات الشرك الىٰ نور التوحيد İnsanları şirkin karanlıklarından, tevhid nuruna çıkarmak için gönderilene salât edin! اللهمّ صلِّ وسلِّم على نبيّنا محمد

‏صلوا على مَن يَقف في نهاية الصِّراط عِند باب الجنة يراك تضع قدمك على أول الصِّراط ويدعوا لك: يا رب سلّم يا رب سلّم Sırâtin sonunda cennet kapısının yanında durup, ayağını sırâte attığın ilk adımı gördüğünde senin için "Rabbim selâmet ver, Rabbim selâmet…

Ölmek için attığımız adımların ve yaşamak için terk ettiğimiz hayatların gâyesi 'لله رب العالمين' olmasaydı, ne ölümün izzeti kalırdı akan kanda, ne hayatın lezzeti kalırdı atan canda..

قال الحسن بن صالح: «إنّ الشّيطانَ ليفتح للعبدِ تسعةً وتسعين بابًا من الخير، يُرِيدُ بها بابًا مِن الشرّ»

el-Hasen bin Salih dedi ki: "Şeytan istediği bir şer kapısı için, kula doksan dokuz hayır kapısı açar."

| Hilyetu'l Evliya, 7/331.

Çıkarılan ders: Şeytanın, avını günaha sokmak için cezbeden birçok politikası vardır. Kula, içinde riya, bid'at veya kibir bulunan salih amelleri süslü gösterip şerre sevk edebilir. Şeytana aldanmayın, sünnete sımsıkı tutunun.

حديث "خلق الله آدم على صورته" [صحيح البخاري ٦٢٢٧]

قال الإمام أبو القاسم إسماعيل بن محمد التيمي الطلحي الأصبهاني  رحمه الله: قد تكلم أهل العلم في هذا الحديث، الصواب تسليم الخبر، والإيمان به على [قول] رسول الله صلى الله عليه وسلم.

شرح صحيح البخاري ٥/٣١٩

"Allâh, Âdem'i kendi sûreti üzere yaratmıştır" Hadîsi. [Sahîhu'l-Buhârî 6227]

İmâm Ebû'l-Kâsım İsmâîl bin Muhammed et-Teymî el-İsfahânî rahimehullâh dedi ki: İlim ehli bu hadîs hakkında konuşmuştur. Doğru olan habere (hadîse) teslîm olmak ve Rasûlullâh'ın ﷺ sözüne îmân etmektir.

Ebû Mûsâ el-Medînî dedi ki, İmam Kıvamu's Sunne Ebû el-Kâsım et-Teymi'yi şöyle derken işittim:

أخطأ محمد بن إسحاق بن خزيمة في حديث الصورة ، ولا يُطعن عليه بذلك ، بل لا يُؤخذ عنه هذا فحسب.

“Muhammed bin Huzeyme sûret hadisi konusunda yanılmıştır. Bununla beraber bundan dolayı ona dil uzatılmaz. Bilakis onun bu görüşü alınmaz, bu yeterlidir.”

| Kıvamu's Sunne el-İsfahânî,
Şerhu Sahîhu'l-Buhârî 5/319.

‏صلوا على مَن يَقف في نهاية الصِّراط عِند باب الجنة يراك تضع قدمك على أول الصِّراط ويدعوا لك: يا رب سلّم يا رب سلّم

Sırâtin sonunda cennet kapısının yanında durup, ayağını sırâte attığın ilk adımı gördüğünde senin için "Rabbim selâmet ver, Rabbim selâmet ver" diye dua edecek olana salât et.

اللهم صل و سلم على نبينا محمد.

Ammar bin Yâsir şöyle dua ediyordu:

اللهمَّ إني أسألك بعلمك الغيب، وقدرتك على الخلق أن تُحيِيَني ما علمتَ الحياةَ خيرًا لي، وتوفَّني إذا علمتَ الوفاة خيرًا لي.

“Allah'ım, gaybı bilen ilmin ve yaratma kudretin ile senden şunu istiyorum. Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim için hayırlı olduğunda ise canımı al.”

| Saîd b. Cubeyr, Sunen 6284.

Enes b. Mâlik radiyallahy anh dedi ki:

اصْبِرُوا ؛ فَإِنَّهُ لَا يَأْتِي عَلَيْكُمْ زَمَانٌ إِلَّا الَّذِي بَعْدَهُ شَرٌّ مِنْهُ حَتَّى تَلْقَوْا رَبَّكُمْ، سَمِعْتُهُ مِنْ نَبِيِّكُمْ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

“Sabredin! Çünkü bundan sonra hiçbir zaman gelmeyecek ki daha öncekinden kötü olmasın, tâ ki Rabbinize kavuşana dek. Ben bunu Nebînizden ﷺ işittim.”

| Sahîhu'l-Buhârî 7068.

سَمِعْتُ مالِكَ بْنَ دِينارٍ، يَقُولُ: وتَلا هَذِهِ الآيَةَ: ﴿وكانَ في المَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ في الأرْضِ ولا يُصْلِحُونَ﴾ قالَ: فَكَمِ اليَوْمَ في كُلِّ قَبِيلَةٍ مِنَ الَّذِينَ يُفْسِدُونَ في الأرْضِ ولا يُصْلِحُونَ.

Mâlik b. Dinâr “Şehirde dokuz kişilik bir grup vardı. Yeryüzünde bozgunculuk yapar, ıslah etmezlerdi.” [Neml, 48] ayetini okudu ve dedi ki:

“Peki bugün her bir kabilede yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp ıslah etmeyen kaç kişi var?”

| Tefsîr'u İbn Ebî Hâtim, 16467.