Bu bazamizda faqat birinchi sinfga oid fayllarni topishingiz mumkin
Last updated 7 Monate, 3 Wochen her
Официальный новостной канал КГУ
🌐: karsu.uz
Last updated vor 17 Stunden
КАНАЛ ЭГАСИ: @BBEEEKKK
АДМИН+РЕКЛАМА: @martiniix
UC: @WELCOME_UC
АРЕНДА https://t.me/ARENDA_WELCOME
ОТЗЫВ: https://t.me/WELCOME_OTZIV
Last updated 3 Monate her
Müjdelenenler ve Uyarılanlar
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Biz onu (Kur’ân’ı) senin dilinde (indirerek) kolaylaştırdık ki, onunla muttakîleri müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın.” (Meryem, 96)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allah katında en fazla buğzedilen adam, inatçı düşmandır.” (Buhârî, Ahkam, 34.)
Allah Teâlâ, muttakîleri onunla müjdelesin diye Hz. Peygamber (sav)’in kalbine apaçık Arapça ile okunmasını ve anlaşılmasını kolay kılmıştır. Muttakîlerin Kur’ân’la müjdelenmesinin sebebi, onların buna ehil olmalarıdır.
Muttakîler üç sınıftır:
İnatçi bir kavmin Kur’ân’la uyarılmasının sebebi ise onların uyarılma ehli olmalarıdır. Bunlar da üç gruptur:
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Cenâb-ı Hak, bugün ki konumuzda geçen “muttakîler”den olabilmeyi ve müjdelenmeyi nasip etsin. Amin!
?Dualarımıza İcabet Olunması İçin Zikir
Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraberdim. Bir adam dua edip şöyle dedi:
يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ يَاحَيُّ يَاقَيُّومُ إِنِّي أَسْأَلُكَ ?
Okunuşu: Ya Bedi’ assemavati, ya Hayyu ya Kayyum! İnni es’eluke.
Türkçesi: Ey yedi kat gökleri yaratan, Ey Hayy ve Kayyum olan; Ben senden istiyorum.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ne ile dua ettiğini biliyor musunuz?
Nefsim elinde olana yemin ederim ki, Allah’a onunla dua edildiği vakit icabet ettiği ismi ile dua etti.”
▪️Buhari Edebu’l-Müfred 705
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Zamanı Gelmedi mi?
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve O’ndan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Mü’minler, daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerlerinden uzun zaman geçmesi yüzünden kalbleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar.” (Hadîd, 16)
Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:
“Kul bir hata işlediği zaman, kalbine siyah bir nokta vurulur. Şâyet günahtan vazgeçer, istiğfâr ve tevbe ederse kalbi cilâlanır. Böyle yapmaz da tekrar hatalara yönelirse siyah nokta artırılır ve netîcede bütün kalbini kaplar.” (Tirmizî, Tefsîr, 83; İbn-i Mâce, Zühd, 29)
İbrâhîm Ethem hazretleri anlatır:
Bir gün Beyt-i Makdis mescidinde, hasıra sarınıp yatmıştım. Gece yarısı olunca mescidin kapısı açıldı, içeri bir pîr girdi. İki rekât namaz kıldıktan sonra arkasını mihrâba dönerek oturdu. Oraya kırk kişi daha geldi. İçlerinden biri:
“–Burada bir kişi yatıyor.” dedi. Pîr gülümseyerek:
“–O İbrâhîm Ethem’dir. Kırk gündür, kıldığı namazın tadını bulamıyor!” dedi. O sözü işitince dayanamayıp pîrin huzûruna geldim. Selam verip:
“–Allâh aşkına, benim bu hâlimin sebebi nedir?” diye sordum. Şöyle dedi:
“–Falan gün, Basra’da hurma satın almıştın. Farkında olmadan yere düşen hurmaları kendinin zannederek heybene koydun. Hâlbuki onlar satıcıya âitti. Bu sebeple mâneviyattan bir miktar uzak düştün.” dedi.
Hemen gidip hurma aldığım kimseyle helâlleştim. Bu durum, satıcıya da çok tesir etti ve infâk sâhibi sâlih kimselerden birisi oldu. (Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, 122-123)
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Yüce Rabbimiz, kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları affettiği hâlde, kul hakkını ilâhî affının dışında tutmuş; onu, zulme uğrayan kulunun arzusuna bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tevbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.
HZ. ALİ’NİN (R.A.) HAYATI
Hz. Ali (r.a) ne zaman doğdu?
Hz. Ali kerremallahu veche, Hicret’ten yaklaşık 22 sene önce milâdî 600 yılında Mekke-i Mükerreme’de doğmuştur. Kaʻbe’nin içinde doğduğu nakledilir.
Hz. Ali’nin (r.a) Ailesi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in amcasının oğlu, damadı ve dördüncü halifesidir.
Babası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma binti Esed radıyallahu anha, dedesi Abdulmuttalip’tir.
Künyeleri Ebü’l-Hasan ve Ebû Türâb, lâkabı Haydar, ünvanı Emîru’l-Mü’minîn’dir. “el-Murtezâ: Kendisinden râzı olunan, Allah’ın rızâsını kazanmış” ve “Esedü’llahi’l-ğâlib: Allah’ın her zaman gâlip gelen kuvvetli arslanı” gibi lakapları da vardı.
Kerremallahu Vecheh Ne Demek?
Çocukluğunda hiç puta tapmadığı için daha sonraları “كَرَّمَ اللّٰهُ وَجْهَهُ: Kerremallahu vecheh: Allah yüzünü mükerrem kılsın, şereflendirsin!” duâsıyla anılmıştır. Sahabe arasında bu şekilde yâd edilen tek kişidir.
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
?Cuma günü Nebi ﷺ salât ve selâmı arttıralım.
Evs b. Evs'den rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle demiştir: "Şüphesiz Cuma günü sizin en faziletli günlerinizdendir. Âdem o günde yaratılmış ve ruhu o günde alınmıştır.
İkinci (dirilme için olan) ve birinci (kendisi ile herşeyin öldüğü) sura üflemeler o gündedir.
O günde bana çok çok salavât getiriniz. Çünkü sizin salavâtınız bana arz olunur."
Evs dedi ki: Ashab; Ya Resûlallah! Senden hiçbir şey kalmadığı halde, -Evs diyor ki, bununla, çürüdüğün halde" demek istiyorlardı,- salavâtımız sana nasıl arz olunur?
Resûlullah: "Allah nebilerin cesetlerini toprağa haram kıldı, (toprak onları çürütmez)" buyurdu.
(Ebu Davud 1047, İbn Kayyım sahih dedi, Elbani sahih dedi)
❉্᭄° @salatu_selam ❉্᭄°
Büyük Günahlar!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisâ, 31)
Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:
“Büyük günahlardan uzak durulursa bir namaz öteki namaza kadar, bir Cuma öteki cumaya kadar bir ramazan öteki ramazana kadar olan küçük günahlara keffâret olur.” (Müslim, Tehâret 14-16, Tirmizî, Salât 160.)
Büyük günahların hepsi üç şeyde toplanmıştır:
1- Hevâ ve hevese uymak: Heva, nefsin tad aldığı şehvetlere meyletmesidir. İnsan hevâsı yüzünden namazı ve bütün tâatleri bırakarak nefsânî hazlara erme, ana-babaya itâatsizlik ve akraba hukukuna riâyetsizlik, namuslu kadınlara zinâ iftirâsı atmak vb. fiilerle bid’at, dalâlet, irtidâd, şüphe, şehvet, lezzet ve nimetler ve nefsin hazları içinde yaşama isteği gibi büyük günahlar düşer.
2- Dünya sevgisi: Öldürme, zulüm, gasb, yağma, hırsızlık, fâiz, yetim malı yemek, zekât vermemek, yalancı şâhitlik, şâhitliği gizlemek, yemîn-i gamûs (bile bile yalan yere yemin etmek), vasiyet vb. konularda bazılarını kayırmak, haramı helal saymak, sözünde durmamak ve benzeri birçok günâhın kaynağı dünyâ sevgisidir.
3- Allah’tan başka varlıklar görmek: Çünkü şirk, nifak, riyâ vb. bundan kaynaklanır. Bu sebepledir ki Allah Teâlâ: “Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar.” (Nisâ, 116) buyuruyor.
Meşâyıhtan biri şöyle demiştir: “Senin varlığın öyle bir günahtır ki hiçbir günah ona kıyâs olunmaz. Kim, varlığının günahından kurtulursa Allah’tan başkasını görmez. Ondan ne şirk, ne de dünya sevgisi sadır olur. Hevâdan kurtulur ve kendisi için Allah’a ulaşıp kavuşma gerçekleşir. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l Beyân 4. Cilt, 16-18. Sayfa, Erkam Yay.)
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Büyük günahlardan uzak durmak, küçük günahların bağışlanmasını gerektirir. Hem küçük günahlar hem de büyük günahlar kalmayınca da o güzel yere, ikram edenlerin en cömerdi olan Allah’ın huzûruna girmek mümkün olur.
Zahmetsiz Rahmet Olmaz
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (İnşirâh, 5-6)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allah hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.” (Buhârî, Merdâ, 1)
Mevlânâ Hazretleri bir misâlle şöyle ifâde etmektedir:
“Bir hamal yük altında koşup gider. Hattâ kendisini ezen o ağır yükü başkalarının elinden kapar. Hamalların yük için yaptıkları kavgalara bak, işte her iş için çalışıp çabalamanın böyle olduğunu bil. Sıkıntılar rahatın, huzurun temelidir. Acılar nîmetin öncüleridir.”
“Hazineyi hiç bilinen yere koyarlar mı? İşte bunun gibi, feraha kavuşma, kurtulma da, sıkıntılarda gizlidir.”
Yani her nîmetin bir külfeti vardır ve hiçbir şey bedelsiz / karşılıksız değildir.
Meselâ Cenâb-ı Hak, ümmetlerini hak yola dâvet eden peygamberlerini sıkıntıya uğratmadan ve zahmete sokmadan da pekâlâ muvaffak kılabilirdi. Lâkin hepsi de sıkıntı, cefâ, hattâ ıztırap çekti. Büyük zahmetlere göğüs gerdi. Hattâ peygamberlerin sertâcı olan Fahr-i Kâinât Efendimiz, en büyük çilelere, musibet ve zahmetlere katlandı. Nitekim kendileri:
“…Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım…” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)
İbrahim Edhem Hazretleri hakkında şöyle bir menkıbe anlatılır:
Bir gün Hazret hamama gider. Temizlenip çıkarken kendisinden ücret istenir. Bunun üzerine oturup ağlamaya başlar. Sebebini soranlara da şu ibretli cevabı verir:
“Dünyada bedendeki maddî kirlerin döküldüğü şu yerlere bile ücretsiz girilemiyor. Ya âhirette peygamberlerin ve diğer gözde kulların gireceği Cennet’e amelsiz nasıl gireriz?!”
Unutmamak gerekir ki büyük muvaffakıyetler, hep nefse ağır gelen gayretlerin ardında gizlidir. Nitekim sahâbe-i kirâmdan Abdurrahman bin Avf (ra) diyor ki:
“İslâm, nefse hoş gelmeyen zor emirler getirmişti. Biz hayırların en hayırlısını, nefislerin hoşlanmadığı bu zor emirlerde bulduk. Meselâ Rasûlullah (sav) ile Mekke’den çıkıp hicret etmiştik. Nefsimize zor gelen bu hicretimizle bize üstünlük ve zafer bahşolundu (zafer yolları açıldı). Yine Allah Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de:
«(Onların bu hâli) mü’minlerden bir grup kesinlikle istemediği hâlde, Rabbinin Sen’i evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki hâlleri) gibidir. Gerçek ortaya çıktıktan sonra bile sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihâd husûsunda) Sen’inle tartışıyorlardı.» (el-Enfâl, 5-6) buyurarak târif ettiği hâl üzere, Allah Rasûlü’yle beraber Bedir’e çıkmıştık. Allah Teâlâ burada da bizler için üstünlük ve zafer lûtfetmişti.
Velhâsıl biz, en büyük hayırlara hep böyle nefsimize zor gelen emirler sâyesinde ulaşmıştık.” (Heysemî, VII, 26-27)
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Zahmet çekilmeden aranan rahatlık, esasen tembellikten başka bir şey değildir. Tembellik ise aslında sonu gelmez zahmetlerin ve bitmek bilmez zorlukların başlangıcıdır. İnsan ömrü o kadar kısa ve âhiret hayatı için o kadar ehemmiyetlidir ki, onun bir saniyesini bile boşa geçirmek akıl kârı değildir. Zira bir insanın hiçbir şey yapmadan boşu boşuna oturması yahut ne dünyasına ne de ukbâsına faydası olmayan lüzumsuz işlerle meşgul olması, ya aklının kıtlığına ya da derin bir gaflete dûçâr olduğuna işarettir.
?MİRAS ÂYETLERİNİN İNİŞ SEBEBİ
Allâhü Teâlâ şöyle buyuruyor. “Allâh’ın, bir kısmınızı bir kısmınıza onunla faziletli kıldığı şeyi temenni etmeyin...” (Nisa s. 32)
Allâhü Teâlâ, herkesin Allâh (c.c.)’un kısmetine, taksimine râzı olmasını emrediyor; aksi hâlde kişi, hasede düşmüş olur. Bu âyetin iniş sebebi olarak zikredilenlerden biri şudur: Allâh (c.c.), mîrasta kadının hissesini erkeğinkinin yarısı kılınca kadınlar, “Biz daha muhtacız, çünkü zayıfız; hâlbuki erkekler, hayatını kazanmaya bizden daha fazla kudret sahibidirler.” dediler.
İkinci olarak zikredilen de şudur: Ümmü Seleme (r.anhâ) dedi ki: “Ey Allâh’ın Resûlü! Erkekler cihada gidiyor, biz gitmiyoruz. Hâl böyle iken mirasta, onlara bizim iki katımız veriliyor.” Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu. Daha sonra da şu âyet nazil oldu: “Erkekler, kadınlar üzerinde kavvamdırlar (kadınların işlerini mübalağa ile görenlerdir). Bu da, Allâh’ın, bir kısmınızı bir kısmınız üzerinde fazîletli kılması ve erkeklerin mallarından infâk etmeleri sebebiyledir.
Artık sâliha kadınlar da, Allâh’a itaatkâr olanlar (Allâh’ın hükümlerine cân-ı gönülden razı olanlardır ki miras hukuku da bunlardan biridir.) kadınların, kocalar üzerindeki haklarını korumasına mukabil (karşılık), kocalarının haklarını gıyabında da (arkalarından) koruyanlardır...” (Nisa s. 34)
Miras âyetinden sonra şu ayetin gelmesi dikkat çekicidir: “İşte bunlar hudûdullahdır (Allâh’ın çizdiği sınırlardır). Kim ki Allâh ve Resûlü’ne itaat ederse; onları, altlarından nehirler akan cennetlere koyar. Onlar orada ebedîdirler, işte bu büyük bir saadettir (kazançtır). Kim de Allâh ve Resûlü’ne âsî olur (koyduğu bu hükümlere muhalefet ederse) ve O’nun hududuna tecavüz ederse, onu orada ebedî olduğu hâlde cehenneme koyar ve onun için çok büyük (azîm) bir azâb vardır.” (Nisâ s. 13-14) (Misvâk Neşriyât, Hâkk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.277)
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
⚔️GERÇEK MÜCAHİT, NEFSİYLE CİHAD EDENDİR ⚔️
Ey hakikati arayan kişi! Bilmelisin ki İslâm dininin iki yönü vardır: 1.Yasaklardan, kalb, beden ve şehvetle ilgili günâhlardan kaçınmak. 2.İyilikleri, sevap, iyi, güzel işleri yapmak... Günâhlardan kaçınmak iyilikleri yapmaktan daha zordur. Zor olduğu için de haramlardan kaçınmanın sevâbı iyilikleri yapmaktan daha çoktur. İyilikleri herkes yapabilir. Ama yasaklardan sadece Allâh (c.c.)’un sâlih kulları korunabilir. Kalbe gelen kötü düşüncelerden, beslenmekte yani yeyip-içmekte harama düşmekten ve cinsî konularda günâha düşmekten korunabilenler ancak sâlihlerdir. Onun için sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “Gerçek muhacir kötülüklerden hicret eden, onları terk edendir. Gerçek mücâhid ise nefsinin hevâsıyla cihat eden, kötü isteklerini yapmamak için nefsiyle mücadele edendir.” Bu kimseler şehvet, yeyipiçmek ve harama bakmakla ilgili günâhlardan kendilerini koruyup sevâplara koşanlardır. Bir hadis-i şerif’te: “Gerçek mücâhit, nefsiyle (nefs-i emmâresiyle) cihat edendir.” (Tirmizî) buyrulmuştur. Bütün cihatların başı, kişinin bütün kötülükleri emreden kendi nefsiyle cihat etmesi, onun kötü isteklerini reddedip tâatı, Allâh (c.c.)’a ibâdeti tercih edebilmesidir. Bunu beceremeyenlerin maddî düşmanla cihat etmeleri de mümkün değildir. Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı’nda şöyle buyurmuşlardır: “Size mü’minin kim olduğunu haber vereyim mi? Mü’min, canlarına ve mallarına zarar vermeyeceğinden insanların emin olduğu kimsedir. Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. Mücâhit, tâat ve ibâdet yolunda nefsini zorlayan, o yolda gayret gösteren kimsedir. Muhacir, hata ve günâhları terk eden kimsedir.”
(Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.276-278)
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
_Vehb bin Münebbih (رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ )derki:_
_"İnsanlar ne kadar da tuhaf!_
_Bedeni ölenlere ağlıyorlar da gönlü ölenlere ağlamıyorlar.._
_Oysa asıl felâket, gönlün ölmesidir.."_
_Zira ölü bir gönül, istikâmet ayarı olmayan, okyanus ortasında dümeni kırılmış bir gemi gibidir.._
_Hangi girdapta helâk olacağı meçhuldür.._
_Bu yüzden, yanlış yönlere ve yollara düşmekten kurtulamaz.._
_Ömer bin Abdülazîzinرحمه الله] şu sözleri, bu hakîkati ne güzel ifade eder.._
_"Haramlar bir ateştir. Ona ancak (kalbi) ölüler uzanır.._
_Eğer el uzatanlar diri olsalardı, o ateşin acısını muhakkak duyarlardı.."_
_Yeni günümüz bol hayırlarlarla sevaplarla Rabbimizin razı olduğu bir gün olarak geçsin.._
_Hayırlı Sabahlar ??
┄┉┄ @salatu_selam ┄┉┄
Bu bazamizda faqat birinchi sinfga oid fayllarni topishingiz mumkin
Last updated 7 Monate, 3 Wochen her
Официальный новостной канал КГУ
🌐: karsu.uz
Last updated vor 17 Stunden
КАНАЛ ЭГАСИ: @BBEEEKKK
АДМИН+РЕКЛАМА: @martiniix
UC: @WELCOME_UC
АРЕНДА https://t.me/ARENDA_WELCOME
ОТЗЫВ: https://t.me/WELCOME_OTZIV
Last updated 3 Monate her