Solcu Gazete Telegram kanalı.
Reklam ve iletişim için: @iletisimads
Last updated 2 months ago
Telegram sayfamda, Instagramda paylaşamadığım, +18 paylaşımlar yapıyorum?
Last updated 2 months, 1 week ago
“Ölünce Beni Kim Yıkayacak?”
Bir reklam panosunda şöyle yazıyor: “Ölünce beni kim yıkayacak?” Görür görmez insanın içini bir huzursuzluk kaplıyor. İlk anda irkiliyor, “Bu da ne şimdi?” diyoruz. Ama sahi, ölümden daha gerçek bir şey var mı şu dünyada?
Ne var ki, bu tür hatırlatmalar birçoğumuzun hoşuna gitmiyor. “Psikolojimizi bozuyor” diyorlar. Ama düşünelim: Her gün ekranlarda dönen moda, alışveriş, yemek tarifleri, takılar, cinsel içerikli yayınlar psikolojimizi hiç bozmuyor mu? O reklamlar hayatımızı şekillendirirken, tüketimi öğütlerken, bu dünyanın sonsuz bir tatmin alanı olduğu yalanını satarken neden rahatsız olmuyoruz? Kapitalist düzenin tam da istediği bu değil mi: “Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşa, alabildiğin kadar al, tükettikçe tüket.”
Geçen hafta 21 yaşında bir genci toprağa verdik. Daha hayatının baharındaydı. Ama ölüm, bahara bakmaz; ne mevsim tanır ne yaş. Bize her an dokunacak kadar yakın, ama konuşmaktan bu kadar çekindiğimiz bir gerçek. Halbuki konuşulması gereken bir şey bu, hatırlanması gereken. Çünkü ölüm, hayatı kıymetlendiren tek şey belki de.
Oysa ne buyurmuş gözümüzün nuru Peygamberimiz (sav): “Bütün zevkleri bıçak gibi kesen ölümü çokça hatırlayın.” Bu çağrı, can sıkmak için değil; aksine, cana bir yön vermek için. Çünkü ölüm olmasaydı, yaşamanın kıymetini nereden bilecektik? Öte tarafı düşünmeden nasıl bir hazırlık yapacaktık?
Evet, belki o reklam panosu rahatsız etti çoğumuzu. Ama düşünelim: Ölüme hazırlanmak, hayata hakkını vermek değil midir? Bugün biraz düşünsek, kalbimizi hafifçe rahatsız etsek, belki yarın daha huzurlu bir uyanışa vesile olur. Çünkü ölüm, varoluşun karanlık bir yanı değil; aksine, hakikatin tam da kendisi.
“Ölünce beni kim yıkayacak?” sorusu sadece bir cenaze hazırlığını değil, aslında şu hakikati hatırlatıyor: Yaşamımız, bu soruya vereceğimiz cevap kadar anlamlı. Peki, biz gerçekten hazır mıyız? Hem ölümle yüzleşmeye hem de arkamızda bu dünyada hatırlanmaya değer bir iz bırakmaya?
I Said Özdemir
??
https://www.instagram.com/saidozdemir_/profilecard/?igsh=Y3pnMTgzdjF5eGFo
Bugün Yahya Sinvar'ın 23 yıl yattığı israil hapishanesinde yazdığı 'Diken ve Karanfil' kitabına göz attım. Sayfalar beni içine çekti ve kitabın sonuna gelirken şu cümleler beni çok duygulandırdı.
“İşte vakti geldi anneciğim, düşmanların mevzilerine saldırdığımı, onları koyun gibi öldürdüğümü ve şehit olduğumu gördüm. Ardından, kendimi nimetlerle dolu cennetlerde, Rasulullah’ın (s.a.v) huzurunda buldum. O bana ‘Hoş geldin, hoş geldin!’ diye sesleniyordu.”
Allahu Ekber…
الآن جاء الموعد يا أمّاه، فلقد رأيتُ نفسي أقتحم عليهم مواقعهم، أقتلهم كالنعاج ثم أستشهد. ورأيتني بين يدي رسول الله صلى الله عليه وسلم في جنات النعيم، وهو يهتف بي مرحى بك، مرحى بك!
Hayat, hiç hak etmediğim kadar çok acı ve zorluk sundu önüme. Kimi zaman bu yüklerin altında ezildiğimi sandım, kimi zaman da çıkış yolu bulamayıp kendimi kaybolmuş hissettim. Ama anladım ki, yüklerimi taşımakla savaşmak yerine, onları bırakarak hafiflemeyi öğrendim. Hak etmediğim kötülükleri bana yaşatanlara bile hakkımı helal ettim; çünkü affetmek, onlara değil bana iyi geldi.
Her kırgınlığın ardında bir iyilik bulmayı öğrendim. Şimdi geriye dönüp baktığımda, beni ben yapan her kırılma, her yara, aslında büyümemin bir parçasıymış. Hayatın verdiği her darbeyle biraz daha şekillendim, biraz daha kendime yaklaştım.
I Said Özdemir
Solcu Gazete Telegram kanalı.
Reklam ve iletişim için: @iletisimads
Last updated 2 months ago
Telegram sayfamda, Instagramda paylaşamadığım, +18 paylaşımlar yapıyorum?
Last updated 2 months, 1 week ago