**Allâh’u Teâlâ, şöyle buyurmaktadır: “

Gerçekten Allâh, eşi konusunda seninle tartışan ve Allâh’a şikâyette bulunan(kadın)ın sözünü işitti. Allâh, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allâh, hakkıyla işiten ve görendir. Sizden kadınlarına ‘zihar’da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allâh, çok affeden, çok bağışlayandır. Kadınlarına ‘zihar’da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allâh, yaptıklarınızı haber alandır. Ancak buna (imkân) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allâh’a ve O’nun Rasûlü’ne îmân etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allâh’ın sınırlarıdır. Kâfirler içinse acı bir azâb vardır.” (Mücâdele: 58/1-4)**@taguturedallahaimn

Tevhidi öğrenmenin önemi

Muhammed bin Abdulvehhab şöyle dedi:

Müslim, Sabihinde Amr bin Ahese den şöyle rivayet ette Ben cahiliyye devrinde iken bütün insanların dalalette bulunduğunu ve hiç bir doğru yolda olmadıklarını biliyordum. Zira İnsanlar putlara taparlardı Derken işittim ki Mekke'de bir zat (çıkmış) bir takım haberler veriyormuş Hemen devenin üzerine atlayarak ona geldim. Birde baktım Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem gizlenmiş, kavmi onun aleyhinde cüretkar bir vaziyette. Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanına girerek, kendisine:

-Sen nesin, dedim

"Ben nebisiyim' cevabını verdi.

Nebi ne demektir, dedim, Resulullah

"Beni (insanlara) Allah gönderdi", buyurdular.

Seni ne ile gönderdi, dedim.

"Allah beni sıla-i rahim (akrabala bağlarımın göretilmesi), putların kırılması, Allah'ın birlenmesi, O'na hiç bir şeyin ortak koşulmaması ile gönderdi" dedi.

Ben, kendisine

O halde bu hususta senin yanında kimler var. dedim.

"Bir hür ile bir köle' cevabını verdi. O gün yanında kendisine iman edenlerden yalnız Ebu Bekir radiyallahu anh ile Bilal radiyallahu anh vardı.

Ben:

-Sana ben de tabi oluyorum, dedim.

-"Sen su gününde bunu yapamazsın. Benim halimi ve insanların halini görmüyor musun? Lakin şimdi sen ailene dön! Ne vakit benim meydana

oktiğim duyarsan; hemen yanıma gel, buyurdular. Ben de ailemin yanına gittim. Resulullah Medine'ye geldi. Ben hala alemin yanında bulunuyordum. Ama o, Medine'ye geleli kendisini soruşturmaya ve haberlerini almaya başladım. Nihayet Medine ehlinden bir grup geldi. Onlara):

-Medine'ye gelen o zat ne yapti, dedim.

Halk süratle onun tarafına koşuyor; kavmi onu öldürmek istemiş ama buna muvaffak olamamişlar, dediler.

Bunun üzerine hemen Medine'ye gelerek onun yanına girdim, Ve Ya Resulullah! Beni tanıyor musun, dedim.

'Evet! Sen Mekke'de benimle görüşen kişisin' buyurdular (sonra şeyh hadisin devamını nakletmektedir.)
[Müslim hadis no: 832]

Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab devamla bu hadis için şöyle demektedir.

Bu hadisteki ibretlerden biri şudur. Bu cahil bedevi, kendisine Mekke'de bir adamin insanlara muhalif bir şekilde dinden konuştuğundan bahsedildiğinde içindeki din ve hayır sevgisinden dolayı sabredemeyip bineğine binerek onun yanina geldi ve ondakileri öğrendi. Bu da (yani bedevinin böyle yapması) Allahu Teala'nın şu kavlinin tefsiridir

"Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi" hirsi görseydi "muhakkak onlara işittirirdi." Yani Anlamalarını nasip ederdi.

Bu da şuna delalet eder; Bugün insanların çoğunun dinden bir şey anlamamaları, Allahu Tesla'nın, onların kalplerinde dini öğrenme hırsı olmadığını bilmesinden dolayı adaletinin gereğidir.
Buradan da şu anlaşılmaktadır: insanın, yaratılmışların en şerlilerinden olması gerektiren en büyük sebeplerden bir dini öğrenme hırsının olmamasıdır. Öyleyse bu cahil bedevi, bu konunun peşine düşüyor da peygamberlere tabi olduğunu iddia eden, kendisine ulasan ulaşmış ve kendisine ilmi sunanlar da bulunan, buna rağmen bu ilmi sunanların yanında hazır bulunup isitse bile başını dahi koldırıp bakmayan kişinin ne özrü vardır? Onların hali, Allahu Teala'nın şu buyruğundaki gibidir "Rablerinden kendilerine gelen her yeni hatırlatmayı hep eğlenerek dinliyorlar." (Enbiya, 2). (Mufidu’l Mustefid Fi Kufri Tariki’t tevhid 1, 2.s)

Buradan görüyoruz ki günümüzde ki insanların tevhide karşı isteksiz olması ve öğrenmemeleri ancak kalplerindeki din adına isteksizlik ve kalplerindeki hayır olmadığındandır.

Tevhid sadece oy kullanmamak demek değildir. Tevhidi böyle anlayan kimse tevhidin hakikatini anlamamıştır. Oy kullanmamak tevhidin gereklerinden sadece bir tanesidir. Bugün bir çok kimse; oy kullanmıyorum, muhakeme olmuyorum, askere gitmiyorum ben tağutu red ediyorum diye cevaplar verir. Ancak tagut nedir? Şirk ve küfür nedir? Tevhid nedir? Diye sorulduğunda cevapları ben yeni öğreniyorum veya bilmiyorum veyahutta batıl bir takım kelamlardir. İyi bilin ki kalbiniz sizin hakkı öğrenmiyor. Hak adı altında sizi şeytan haktan uzaklaştırıyor.

@taguturedallahaimn

**Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

''Allah şöyle buyurur: ''Mümin kulumun dünyada çok sevdiği çocuğunu aldığımda şayet karşılığını benden beklerse katımdaki mükafatı cennetten başkası değildir.''


Buhari, rikak (8/111)**@taguturedallahaimn

Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman, İbni Teymiye’nin sözlerini şöyle açıkladı:

“İbni Teymiye tevhidi ve imanı bozan, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in risaletine zıt olan amelleri işleyen kişinin  kafir olduğunu, tevbeye çağırdıktan sonra tevbe etmezse öldürüleceğini, bu konuda cehaletinin mazeret olmadığını  kitaplarında değişik yerlerde beyan etmiştir.” (Minhac’Et-Tesis s: 101, Ed-Dürerü’s-Seniye c:10  s:432-433)@taguturedallahaimn

Kıyamet Günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerini kapkara görürsün. Cehennemde kibirlilere yer mi yok!Zümer 60

@taguturedallahaimn

Kur'an, zaman zaman cahile kâfir, kâfire cahil der. Çünkü dinde cahil olan kâfirdir!

"De ki: «Ey cahiller, bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?»
Zümer:64

O Rahman'ın kulları, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf atarlarsa «Selam» derler.
Furkan:63

@taguturedallahaimn

Enes b. Mâlik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu Rivâyet etmektedir:

"Allahü teâlâ cehennemliklerden azabı en hafif olana şöyle diyecektir: "Yeryüzünde ne varsa hepsi senin olsaydı şimdi onları verip kendini kurtarmak ister miydin?" O kişi ise "Evet" diyecektir. Bunun üzerine Allah azze ve celle ona: "Sen, Âdem'in sulbünde iken ben senden, bundan daha kolayını istemiştim. Bana ortak koşmamanı istemiştim, fakat sen, ortak koşmaktan direttin. Buhari, K. el-Enbiya bab: 1. /Ahmed b Hanbel, Müsned, C: 3, S: 127

@taguturedallahaimn

Ömer b. el-Hattab r.a şöyle demiştir

"Hidayet zannederek sapıklığı işleyen kimse için mazeret yoktur. Yine sapıklık zannederek hidayeti terk eden hiç kimse için de mazeret yoktur. Nitekim meseleler açıklanmış, hüccet sabit olmuş ve özür ortadan kalkmıştır."
Berbehari,Şerhu's Sünne,8
İbn Batta, el-İbane, 162
İbn Şebbe, Tarihu'l Medine, 3/800

@taguturedallahaimn