Sosial məsələlər, məsləhətlər, ideya və təkliflər 🇦🇿
Last updated 3 months ago
🇦🇿 Ölkənin Ən Böyük Dini Ailə Kanalı 🕋
┄┅════✼🕊❤️🕊✼════┅┄
Gəl bərabər qalxaq 'Namaza🕋
'Azan səsi toxunsun imanımıza 🤲
Zikir et' Allahın adına' dua et sevgimizə❤️🕊️
©️Kanal Qorunur
Last updated 4 weeks ago
?ℴ? ??? ?ℯ?ℯ? ℊℯ? ?ℯ..?????? ♔︎
₂₆.₁₂.₂₀₂₂
вп/reklam 10k+
@spotifyaze
> Ödənişli reklam < @Narsisttt11
Last updated 3 months, 2 weeks ago
Arkadaşlar ana kanala geçiş yapar mısınız burada paylaşım olmayacak, link : https://t.me/bikitapbikahve
“Canımız Öyle İstedi” diyerek yaşıyoruz…
Tosbağa 3. Sayı yayımda !
Sosyal bilimciler, insanların sosyal düzensizliği içselleştirmesine neler neden oluyor diye araştırmışlar ve bazı deneyler yapmışlar.
Ülke, şehir, semt ve araştırmacı sosyoloğun ismini vermeden bunlardan birine değineyim yüksek müsaadenizle: Son derece muhterem ve de araştırmacı bir sosyolog, ekonomik olarak hemen hemen eşit, sosyal statü olarak eşit olmayan iki farklı semte kaputu ve camları açık birer otomobil bırakmış -Araca terkedilmiş süsü veriliyor bu arada-. Statüsü alçak olan semtte araç 2 saat içinde talan edilirken diğer semtte haftalarca kimse dokunmamış araca. Sosyoloğumuz deneye biraz renk katmak istemiş olacak ki, sopayı alıp dokunulmayan otomobilin camlarına girişmiş. Bu duruma şahitlik eden semt sakinleri de ellerine taş, sopa ne geçtiyse alıp günlerdir aynı yerde duran araca girişmişler. Gelen vurmuş giden vurmuş yani. Daha sonra sosyoloğumuz bu iki semtin toplumsal yapısını incelemiş. Düşük statülü semtin bireylerinin, sosyal kuralların ve etiğin üstünde farklı kuralları içselleştirdiğini görmüş. Toplum kurallarının üstünde gördükleri o kuralların, önder dedikleri ve idol aldıları kişilerin davranışlarıyla ve yaptırımlarıyla şekillendiği tespit edilmiş. Yüksek statülü semtte ise düzensizlik başlayınca bireylerin düzensizliğe hemen ayak uydurduğu tespit edilmiş. Yani statüsü yüksek kişiler de bir çeşit savunma makenizmasıyla hareket ederek kötüyle benzeşme yoluna gidiyorlar. Deney sonrasında sosyoloğumuz şu sonuca varmış: Bir kez düzensizlik başladığında, semtin nasıl olduğunun ve semt sakinlerinin kim olduğunun hiçbir önemi kalmıyor, her şey kontrolden çıkıyor, anormallikler normalleşmeye başlıyor.
Sosyolojide buna ilişkin bir metafor anlatımı var: Evin bir camı kırılır, sonra bir cam bir cam daha kırılır. Sonra evin sahipsiz olduğu anlaşılır. Evsizler yerleşir, uyuşturucu kullananların mekanı olur. Ev adeta suç merkezi olur. Her şey kırılan o ilk camla başlar.
Bu metaforu kelebek etkisi ile açıklayıp konuyu daha da kötümser bir şekle sokmak mümkün. Bir cam kırıldı bir ev kirlendi, bir ev kirlendi mahalle koktu, bir mahalle koktu şehir bozuldu, bir şehir bozuldu ülke deyyus doldu.
"Bir kereden bir şey olmaz", "Çalıyor ama çalışıyor", "Küçüğün rızası ile''," O saatte dışarıda ne işi varmış" vs. vs. cümlelere ithaf olunur.
Öncelikle kestane balıyla hiç alakası olmayan Silivriye ve daha önce hiç cam kırmamış güzel insanlara selam olsun diyerek konuyu noktalamak istiyordum lakin bir adette beddua bırakasım geldi. Allah sosyal düzensizliklere önderlik eden yöneticilerin ömründen alsın günümüzde işe yaramadığı için sayısı ciddi oranda azalan eşeklerin ömrüne versin. Çok aşırı amin...
Yazar: Tekin
Yorumlarınız için bir önceki görsele çıkınız ?
Tövbe estağfurullah Yarabbilalemin! Kapat gözünü bakma dedirten cinsten bir resimle karşı karşıyayız.
Edouart Manet’nin Olympia adlı resmi, 19. yüzyıl Napolyon dönemi Fransa' sında büyük bir tartışma yarattı ,tartışılmayacak gibi de değildi hani.
Olympia, nü kadın resimleri kategorisine dahil edilmesine ve Tiziano’nun Urbino Venüs’ü adlı resmi çağrıştırmasına rağmen bir skandala sebep oldu; çünkü herhangi bir alegori içermemesi ve klasik dönem çıplaklığından çok kasıtlı bir “sıradan” çıplaklığa gönderme yapılması alışılmadık bir durumdu.
Gelelim resimde kullanılan objelere. Kadının saçındaki pembiş pembiş orkideler göründüğü kadar masum değil ve sandığımızdan daha kötü anlam içeriyor. Çünkü pembe orkide, -mücevherleri ve terlikleriyle- modern bir ortamda tasvir edilen bu figürler ve resimdeki tüm nesneler dikkati kadının çıplaklığına ve fahişeliğine yönlendiriyor. Orkide geleneksel bir cinsellik sembolüyken teki olmayan terlik, masumiyetin kaybını simgeliyor.
Nü figür, geleneksel yüksek sanatta bir mecazdır ve sanatsal başarının en üst düzey örneği olarak kabul edilir. Tabi kolay mı karşında bir kadını tövbe tövbe…
Olympia’nın arkasındaki siyahi hizmetçi kadın: Bismillahirrahmanirrahim, der gibi bakıyor, yüzündeki o şaşkınlık ifadesini çok net anlayabilirsiniz. Kadın haklı, kim bilir neler geçiriyor içinden süt gibi beyaz kadına bakarken. Siyahi kadın hizmetçi Laura adında profesyonel bir model aslında. Ne kadar da düzgün giyimli, güzel demek isterdim ama tabloda yüzü ne yazık ki seçilmiyor.
Siyahi kadın figürü kimliği dolayısıyla ikonik bir konuma ulaşır. Hizmet ettiği kadına “muhtemelen” müşterilerinden gelen çiçekleri sunurken “günaha giriyor muyum acaba?” diye de düşünmüyor değildir bence. Olympia hizmetçisinin varlığı karşısında ilgisiz ve iki kadın arasındaki hissel uzaklık, fiziksel farklılıklarıyla da çarpıcı şekilde vurgulanıyor.
Birde sağ köşede kara kedi görüyoruz. Onun ne işi var demeyin! Mutlak bir sebebi vardır orada olmasının. Kara kedi, batıl inancın sembolü ve temsil edilen temanın tabu olarak algılandığını işaret ediyor. Laura' nın yanında duran kedi siyahi kadına ve resmin sergilendiği dönemdeki cinsellik algısına dikkat çekiyor. Kara kedi uğursuzluğu değil demek ki cinselliği simgeliyor. Bizi yıllarca kandırdılar, hey güzel Allah‘ım daha neler duyacağız.
Son olarak da siyahi şaşkın teyzemizin elindeki bir demet çiçeğin ne anlama geldiğine bakalım. Çiçekler bu dönemde kadın cinselliğinin klasik sembolü ve bu sahnenin de cinsel çağrışımlarla dolu olduğu ortada. Olympia' nın yatak örtüsünün üzerindeki çiçek motifleri de onun bir fahişe olduğuna gönderme aslında kadının etrafındaki bütün nesneler bütün objeler cinsellik abidesi!
Yazar yorumu: Çiçekleri bu işe katmasalarmış iyiymiş ?
Bir sonraki sanatsal faaliyet yorumlarımda görüşmek dileğiyle Nü kalın ?
Yazar: Ressam Fatoş ??
Bu yazı hakkında yorum yapmak için bir üstteki görsele gidin ??
HAZ SAVAŞLARI: HEDONİK Vs ÖDOMANİK
Hatırladığınız en eski zamana gidin şimdi. En küçük yaşlarınıza, sizin için pek az şeyin anlamlı olduğu o soyut dünyaya... O küçük ve silik kareleri yüksek ihtimalle mutluluk üzerinden tanımlayacaksınız. Mutlu çocukluk, mutsuz çocukluk... Mutlu anlar, mutsuz anlar...
Henüz her şey bu kadar anlamsızken penceremizin hangi kanadını açtığımıza bir bakın; mutluluk… Dünyaya dair hiçbir şey bilmiyorum ama mutlu olup olmadığımı biliyorum. Aile ne demek bilmiyorum ama annemin yüzü gülüyorsa her şey yolundadır onu biliyorum. Birçok kelimeyi hala anlamıyorum ama babamın benimle oynarken kurduğu cümlelere gülüyorum.
Fakat ne acıdır ki zaman geçtikçe, soyut dünyamıza yeni birçok somut gerçekler eklendikçe, anlamlandırdığımız kavramlar artıp tanımlamalarımız çoğaldıkça, mutluluğun gerçekte ne olduğu ile ilgili o keskin ve net anlam belirsizleşmeye başlıyor. Sahi neydi mutluluk?
Bazılarımız için gerçek mutluluk, ihtiyaçlarının sürekli tatmin edilmesidir. Buradaki ihtiyaç tanımını da kişinin kendisi değil çevresi oluşturur. Daha çok para, daha çok eşya, daha çok zevk, daha çok övgü, beğeni... İşte bu mutluluğa hedonik mutluluk diyoruz.
Hedonik hazlarımız başlangıçta bize, sonsuza dek mutluluk getirecek gibi görünse de ona ulaştığımız an gerçek değişir. Ulaşamadığımızda ise ulaşana dek en büyük ihtiyacımızı o olarak tanımlar, onun eksikliğinden kahroluruz. Üstelik bizi neyin mutlu edeceği ya da üzeceği ile ilgili yargılarımız da giderek zayıflar. Bir döngüye kapılıveririz; Hedonik çark döngüsü. Bir üst modeli çıkana dek telefonumuzdan gayet memnunken üst modeli çıkıp bir de en büyük ihtiyaçmış gibi pazarlanmaya başlayınca "telefonum artık işe yaramıyor" diyerek yeni ihtiyacımızı yine çevrenin tanımına uyarak belirleyiveririz. Bu yanlış tanımlar yüzünden tatmin noktası sürekli değişir ve tatminsiz ve dolayısıyla mutsuz bireyler çoğaltırız.
Halbuki mutluluk tatminlik değil bir bilinç şekli diyor Aristoteles ve şöyle açıklıyor; "Eudaimonia ne anlık hazlar ve duygu durumları ile ifade edilen bir ruh hali, ne talih ne Tanrı vergisidir. Mutluluk genel bir oluş halini ifade eder."
"İnsanın serpilişi" anlamına gelen Eudaimonia kavramı, mutluluğun öğrenilebileceğini ve bir bilinç haline dönüşebileceğini ifade eder. Bugün nöropsikoloji bizlere bağ kurduğumuzda beynin ödül merkezinin aktive olduğunu söylüyor. Bilimsel olarak bir başkasının mutluluğuyla mutlu olduğumuz gerçeği ile yüzleşiyoruz. Yani anlık hazların bize verdiği mutluluktan çok daha fazlasının sunulduğu ödomanik mutluluk odağımızı kendi hazlarımızdan genel yaşama çevirmemize yardımcı oluyor.
Otonomi yani bağımsızlık, kendi yolunu çizebilmek, güçlü ve zayıf yönleri ile ve eksikleri ile kendini kabul edebilmek, bir amaç edinebilmek, kişisel gelişim, kontrol ve pozitif ilişkiler gibi unsurları içinde barındıran ödomanik mutluluğa, bu unsurları kendimizde görmeye başladığımızda, yaklaştığımızı söyleyebiliriz.
Nihayetinde mutluluğa direkt olarak "budur" diyebileceğimiz bir tanımı bulmakta zorlansak da dengeyi bulmak gerektiğini söyleyebiliriz. Genel anlamda bir bilinç oluşturan uzun süreli ödomanik mutluluğu kovalamak gerekse de kimi zaman genel ruh durumumuzun iyiliği için anlık zevkleri de ihmal etmemek gerekiyor.
Mutlu günler!
Yazar: Olena
Fikirlerinizi yorumlar kısmına bekliyoruz ?
"Ne siyasetçiyiz, ne ırkçıyız biz yalnızca ruhçuyuz. Sizi, kadim dostlarınızın ruhuna götürüyoruz" yazan bir gişenin önünde durmuşlar. Kapi, yaka kartından isminin Donat olduğunu öğrendiği görevli arkadaşa seslenmiş;
- Merhaba Donat kardeş, Astral Seyahat'e iki bilet verir misin ?
- Söyleyin bakalım, yolculuğunuzu nereden yapacaksınız ?
Kendini tutamayarak
- Kabuğumuzun içinden, sağdan sola" diyerek cevap vermiş Kapi.
Alayı sezen Donat sinirden kızarmış fakat çaktırmamaya çalışarak cevap vermiş:
- Kabuğun içinden rahatça çıkıp gezemezsiniz yahu. Hümana ve Hümanayla birlikte seyir halini gerçekleştirmek, Kulyas ve Zuzula’yla iki hasbihal edip bi sarılıp öpüşüp hasret gidermek için açık alanda olmanız gerekir? Siz en iyisi denizde yapın bu yolculuğunuzu" diyerek hızlıca mühürlediği iki bileti uzatmış.
Kapi, gişe görevlisinin bu hareketine çok sinirlenmiş çünkü broşürde “kabuğunuzda bile” yapabilirsiniz bu seyahati yazarken görevlinin işi alay yüzünden yokuşa sürdüğünü fark etmiş ve sesini yükselterek;
-“Biz bu seyir halini hissetmiyoruz illede kabuğumuzdan çıkmayız, astral seyahat ne ki bizim klimalı kabuğumuzun yanında.” demiş. Hem suçlu hem güçlüymüş.
Belkide ilk defa kabuğunu kıramamak Kapi ile Tosi için yararlı olmuş.
Yine de siz kabuğunuzu kırın fakat terk etmeyin, Demon ve Afarit’e güven olmaz nede olsa. Sağdan sola, üstten alta, önden arkaya…
Yazar: Yüsra
Konuyla ilgili fikirlerinizi yorumlar kısmından belirtebilirsiniz ✌?
Sosial məsələlər, məsləhətlər, ideya və təkliflər 🇦🇿
Last updated 3 months ago
🇦🇿 Ölkənin Ən Böyük Dini Ailə Kanalı 🕋
┄┅════✼🕊❤️🕊✼════┅┄
Gəl bərabər qalxaq 'Namaza🕋
'Azan səsi toxunsun imanımıza 🤲
Zikir et' Allahın adına' dua et sevgimizə❤️🕊️
©️Kanal Qorunur
Last updated 4 weeks ago
?ℴ? ??? ?ℯ?ℯ? ℊℯ? ?ℯ..?????? ♔︎
₂₆.₁₂.₂₀₂₂
вп/reklam 10k+
@spotifyaze
> Ödənişli reklam < @Narsisttt11
Last updated 3 months, 2 weeks ago