İlimle iştigâlden uzaklaşmak, işlediği bir sâlih ameli terk etmeye başlamak, insanlarla iyiyken sonradan ilişkilerin bozulması ve kişinin hayâtındaki -iyiden kötüye doğru giden- diğer değişimlerin belki de en büyük sebebi; kişinin bu amellerinde ihlâsı kaybetmesidir.

Herhangi bir sâlih amele muvaffak olamamak, yahut amelde istikrârsızlık; kalbin niyetini gözden geçirmek gerektiğini gösterir.

İbn Teymiyye rahimahullah dedi ki:

ما لا يكون لله لا ينفع ولا يدوم.
[مجموع الفتاوى ٨/‏٣٢٩]

“Allah için olmayan şey; fayda vermez, ve devâm da etmez.”
[Mecmûu’l Fetâvâ 8/329]

Bu çıkmaza düşen kulun, eğer Allah’ın rahmet ettiği ve kendisini nifâktan koruduğu bir kimse ise, bu hâli onun yüreğini parçalar ve onu kederlendirir. Zira o, takvâ ve ihlâsı kaybettiğini bildiği için bu duruma düştüğünü, ya da bu ikisinin kalbinde zayıfladığını bildiği için Allah’ın onu -bir cezâ ve musîbet olarak- bu hâlle imtihân ettiğinin şuurundadır.

İşte bu kulun içini boğan bu karanlık hâlden kurtuluş, aslında sandığından ve tahayyül ettiğinden daha kolaydır. Ancak şeytân, kulu Rabb’inden tamâmen uzaklaştırmak ve kulun Rabb’ine husnu zannına engel olarak Rabb ve abd arasını açmak için, sanki kulun yeniden ihlâsı kazanmasını ona imkânsız bir şeymiş gibi gösterir. Evet, şeytân nefsinin ıslâhıyla meşgûl olan sâlih kulu hep bununla aldatmak için çokça uğraşır, bu şeytânın muhsin kullara oynadığı oyunlarından bir oyundur; ihlâsı kaybetmiş ve riyâya bulaşmış gibi hissettirmek! Çünkü o, sâlih kulun sâlihâtına engel olamaz ve ona büyük günahları da meylettirerek süsleyemez. Bunun için de farklı yollarla onu amelden alıkoymaya çalışır. Halbuki ihlâsın delîli; onda sürekli şekk ve şüphe içinde olmaktır.

Bu hâlden kurtuluşa gelince; o, ‘duâ’dır.

Allah kullarını ancak O’na duâ ile yönelsinler diye farklı imtihânlara uğratır, ârif kul bunu artık bilmelidir.

Namazlarında, ve hattâ bir tâat içinde ol yahut olma, dilin hep Allah’ın zikri ve O’na duâ ile ıslak kalsın.
Bu hâl sende vesveseye döndüyse ve kalbini endişelendirip meşgûl ediyorsa, nefsini her an Allah’tan ihlâsı istemekle ve bir de istiğfâr ile meşgûl et. Bu senden bu hâli kaldıracak ve seni terk ettiğin sâlih amellere geri döndürecektir. Dilin sürekli Rabb’ine münâcât ile kıpırdaması da, aslında zaten ihlâsın delîlidir.

"اللهُمَّ ارْزُقْنِي الصِّدْقَ وَالإخْلاص"
“Allah’ım, beni sıdk ve ihlâs ile rızıklandır”

Yine Ömer b. el-Hattâb’ın şu duâsı da bu hususta edilecek ne güzel bir duâdır:

"اللهُمَّ اجعَلْ عَمَلِي كُلَّهُ صالِحًا، واجْعَلْهُ لِوَجهِكَ خالِصًا، ولا تَجْعَلْ لِأَحَدٍ فِيهِ شَيئًا."
“Allah’ım, tüm amellerimi sâlih kıl. Onu ancak Sen’in vechin için hâlis kıl. İçerisinde Sen’den başkası için hiçbir pay kılma.”

Kendinde riyâya bulaştığını, ihlâsı yitirdiğini, takvâdan uzaklaştığını hissettiğinde hemen duâ ederek Rabb’ine sığın. Çünkü sen O’na sığındığın müddetçe, emândasın demektir.
DİRAASE

Katade (r.h.) :

Vallahi, arkadaş edinipte arkadaşına (huyca/edepçe/amelce/ahlakça/itikadca/görüşce) benzemeyen birini görmedik.

O halde; Allah'ın salih kullarını dost edinin ki, belki siz de onlardan olursunuz veya onlar gibi olursunuz.

İbâne 2/480

Bugün belki de son terâvih..
Ayrılığa bu kadar aceleci başka bir Ramadan hatırlamıyorum..
Ayın sonunda bize yine pişmanlık ve kınamadan başkası kalmadı. Rabb’imiz eksikliğimizi bağışlasın.

Belki de bu gece Ramadan’dan yaşayacağımız son gecedir ve belki de Kadir gecesi bu gecedir.

Kişi sevdiğine nasıl vedâ eder, sevenler bilir.. Ayınızı hayrla, gözyaşıyla, duâyla hitâma erdirin.
Allah subhânehu ve teâlâ’dan bu gece her birimizin ateşten azatını yazmasını dileriz..

اللهم اغفِر للمسلمين والمسلمات والمؤمنين والمؤمنات الأحياء منهم والأموات، اللهم أوجِب لنا عِتقنا من النار، وأدخلنا جنَّتك مع الأبرار..

Güzel Ahlak
📚 Ramazan dersleri
Halid Abdurahman el-Huseynan

Cabir b. Zeyd der (رحمه الله) ki:

"Cuma günü Cuma namazına geldiğin zaman mescidin kapısında durup şöyle dua et:

"Allahım! Beni, sana en iyi şekilde yönelenlerden, en iyi şekilde yaklaşanlardan, en iyi şekilde dua edenlerden ve en iyi dileklerde bulunanlardan biri eyle."

📚 Hilyet'ul Evliyâ, 3/87 (3440)

İnsan neden günah işlemek ister?

"Bir insanın günaha düşmesinin sebebi gönlünün daralması ve inşirah etmemiş olmasıdır. Gönül daraldıkça insan daha çok günah işlemeye çalışır. Bu yolla gönlünü ferahlatmak ve içine düştüğü darlık ve sıkıntıları ortadan kaldırmak ister.

Eğer tevhid, iman, Allah sevgisi ve O'nu tanıma yoluyla gönlünü açarsa günahlar işleyerek gönlünü ferahlatmaya ihtiyaç duymayacaktır.

Suç ve günah (mahzûr) işleyenlerin çoğu bunu, içine düştükleri kaygı ve gönül darlığını def etmek için yapmaktadırlar."

[İbnu'l-Kayyim, el-Kelam fi meseleti's-semâ']

"HAKIKÎ KUL"
Kulun Allah katında yükselmesindeki ve yüksek derecelere ulaşmasındaki en önemli unsurlardan biri de içini ve gizlideki halini düzeltmesidir. Kul, dışının içiyle tamamen aynı olması için bütün çabasını harcamalıdır. Salih selefimiz gizlideki hallerini ıslah etmek için kendilerini hesaba çekmeye ve nefisleriyle mücadele etmeye büyük önem verirdi. İçi düzgün olup da az amel etmek içi bozuk olup da çok amel etmekten daha iyidir.

Lokman Hekim oğluna şöyle derdi:

"Ey oğlum! Allah'tan sakın. Sakın ola ki insanlar sana saygı göstersin diye kalbin rezil bir halde olduğu halde kendini Allah'tan korkar gösterme!"

Seleften bazıları şöyle demişlerdir:

"Eğer kulun açığı ile gizlisi eşit olursa Allah:
'Bu benim hakiki kulum' buyurur."

📚 Allah'a doğru yürüyenlerin derecesine nasıl yükseliriz? s 138.

SÛKUT ve DİNLEME ...

Birinci hikmet : " Çok konuşan çok günah işler." Yani bir kimse çok konuştuğunda,bu durum onun çok günaha düşmesine neden olur.Bunun aksi de aksini gerektirir ; konuşma azaldığında , günahlar da azalır.

İkinci hikmet :" Kalbi daralanın dili genişler." Bazı insanların kalpleri dardır ve dilinin geniş olduğu, sövdüğü , küfrettiği , boş konuştuğu , lanet ettiği , başkalarını töhmet altında bıraktığı görülür. Bunun aksi de aksini gerektirir , kalbi geniş olanın dili daralır.

-Üçüncü hikmet : " Kendisini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olan kimse , kendisini ilgilendiren şeyleri kaçırır." Bugünlerde birçok insanın seviyesiz televizyon programları ve ahlaksız dergilere zaman harcadıklarını görüyoruz , Peki , birçok itaat ve ibadetlerden mahrum olmalarının dışında ne elde ediyorlar?

-Dördüncü hikmet : " Aklı çok olanın sözü az , aklı az olanın sözü çok olur . " Insanlar arasında söylentiler ve bos laflarla en ez meşgul olanların ilim ehli , en fazla meşgul olanların ise cahiller olduklarını görürsünüz .

Beşinci hikmet : " Hikmetli insanlar , hikmetin başınını susma olduğun da görüş birliği içerisindediler. "Bu sözün bir açıklamaya ihtiyacı yoktur .

Altıncı hikmet : Hikmet sahibi birisine nankör insanın sıfatı soruldu gunda şu cevabı vermiştir : " Nankör insan , uzakta olduğunda kusur bulur, yanına geldiğinde ise gıybet yapar . " Yani senden uzaklaştığında ayıplarını dökmeye başlar . Yanina geldiğinde ise başkalarının gıybetini yapar . Ne sen ondan emin kalırsın ne de başkaları ondan güvende olur .

Yedinci hikmet : " İnsanların durumları ile meşgul olan , kendisini ihmal eder .
”Bazı insanların en büyük derdinin insanların haberlerini takip etmek olduğunu görürsünüz . Eğer kişi insanların haberlerini bir maslahat da faydadan ötürü takip edecek olsa bu kabul edilebilir . Ancak " ne var ne yok " , " falancaya ne olmus " , " falanca ne yapmış ? " türünden soruların cevabını araştırarak kişinin kendini ihmal etmesi , durumuna , konumuna , özel hallerine ve kusurlarına bakamamasıni gerektirir.

📚 Nefis tezkiyesi dersleri
🖋 Halid Abdurahman el-huseynan

Gazze-Kudüs hastanesi İsrail tarafından boşaltılma emri aldıktan sonra kayda alınan videoda, hastanedeki Müslümanların ne kadar rahat ve sâkin bir şekilde hastanede kalmaya devam ettiklerini görmüşsünüzdür.

Bizden biri, içinde bulunduğu rahatlığa rağmen Filistinli Müslümanlardan daha mutsuz ve umutsuz olmaktan utanmalı. Onlara baktığımda, kadın-erkek-yaşlı-çocuk fark etmiyor, hepsinde aynı gücü ve kuvveti görebiliyorum. Ve yaşadıkları zorluklara ve yorgunluklara rağmen onlardan daha zayıf ve güçsüz olduğumuz için utanç duyuyorum. Gazze dışındaki Müslümanlar, Gazze içinde abluka ve fecî bir katliama maruz kalan Müslümanlardan daha umutsuzlar. Allah’a karşı husnu zan sâhibi olun. Kalkın, dirilin, ayaklanın. Niçin ölüm gelmediği halde ölmüş kimseler kadar yılgınsınız?

Dirilin.
Namazlarınızı vaktinde kılın.
Allah’ı zikredin.
İlim taleb edin.
Oruç tutun, sadaka verin, akrabalarınızı ziyâret edin.

Dünyâ sona ermiş değil. Velev ki dünyâ sona ermiş olsun, Allah Rasûlü ﷺ’in amel işlemede acele etme husûsunda ne buyurduğunu hatırlayın: “Eğer sizden biriniz elinde bir fidan olduğu halde kıyâmetin koptuğunu görürse, yine de elindeki fidanı diksin.” Allahu Ekber, bundan daha büyük bir örnek var mıdır ders ve öğüt alınacak?

Şu anda Müslümanlardan bir kısmının içinde bulunduğu bu durum, Müslümanların bütününün Rabblerini unutmuş bir halde dünyâ hayâtına bağlanmış olmaları ve sâlih ameli terk etmiş olmalarından dolayı bize isâbet etmiştir. Allah subhânehu ve teâlâ Kitâbı’nda bize bunu şöyle hatırlatır: «Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihân ediliyorlar? Sonra ne tevbe ediyorlar, ne de ibret alıyorlar.» Tevbe: 126

Zeyneb binti Cahş radiyallâhu anhâ dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “İçimizde sâlihler olsa da biz helâka uğrar mıyız?” diye sordum. “Evet. Eğer şerr (kötülük) çoğalırsa..” buyurdu.

Bu yüzden Allah azze ve celle bize Kitâbı’nda defalarca hatırlatır: Başımıza her ne musîbet ve belâ gelmişse, onun tek sebebi biziz. Yaptığımız kötü işler sebebiyle, tâatteki eksikliğimiz sebebiyle, Allah bize musîbetlerle kendisini hatırlatıyor.

Ümmetçe korkunç bir raddeye gelmişken Allah subhânehu ve teâlâ rahmet etti de, bir gecede bu ümmeti ıslâh etti, tıpkı Mehdî aleyhisselâm’ı bir gecede ıslâh edeceği gibi. Bu ancak O’nun rahmetinin tecellîsidir.

Bu yüzden, ümmetin yaşadığı acıyı ağlayarak sızlayarak ve, bilhassa genç kardeşlerimiz için söylüyorum, vakitlerinizi sosyal medyada haber okuyarak heder etmeyin. Ne Allah sizden bunu istiyor ne de bu ümmete bir yarar sağlıyor. Kalkın ve dirilin. Bu Dîn’in yılgın bedenlere ihtiyâcı yoktur.

Tâati artırın ve ilim taleb edin. İnsanlara toplumlarınızda ve medya hesâblarınızda hayrı ve sabrı tavsiye edin. Acı dolu görsellere dalıp insanlarla sadece bu görselleri paylaşmayın, bunu yapmak sadece güçsüz nesiller doğurur. Bilakis zaferin her ne olursa olsun İslâm’ın olduğunu, güzel âkıbetin ise her dâim Mu’minlerin olduğunu öğretin. Kur’ân ve Sünnet’ten bir şey okumanız, sizi parçalayan ve Allah’a husnu zannınızı yok eden haberler okumanızdan daha hayrlıdır. Siz, böyle yaptığınız takdîrde ümmete fayda sağlamış olursunuz.

Filistin’de cihâda iştirâk edemediği için erkekliği kavrulan erkekler ve kardeşlerinin hâline ağıt yakacak kadar zayıflayan kadınlar; vallahi Allah bizden sıdk’ı gördüğü zaman bizi râzı olduğu amellere muvaffak kılacaktır. Ben Allah yolunda “O’nun kelimesi yüce olsun diye, başka bir şey için değil” cihâd etmeyi arzu eden bir adamı, Allah’ın cihâddan geri bırakmayacağına yakînen inanıyorum. Çünkü «O, kendisine yöneleni kendisine iletir» Şûrâ: 13

Fakat bugün rahat olduğu halde amelden geri kalan, yarın zorluk zamanında da amelden geri kalacaktır. Allah bunu bildiği için belki de bize arzu ettiğimiz fazîleti vermiyor.

Kendinizi ıslâh edin.

Nefis en büyük düşmandır, onu Allah’a tâate-ubûdiyyete boyun eğdirmelisin.
İçindeki düşmanı gör. Kendi düşmanını.
Kalbine eğil ve bak.
O düşmanı zelîl etmeden “Allah’ın düşmanı”na güç yetiremezsin.
O düşmanı zelîl etmeden, Allah seni ‘kendi’ düşmanına karşı muzaffer kılmayacaktır.