- اهلا بك في سورس بلاك .
- لطلب تمويل القنوات : @xxx1x
- قناة التمويل : @nnnon
- لطلب التمويل : @ossss
- فريق الدعم - @TwSLBlackBot
- انستا https://instagram.com/DS1
Last updated 3 days, 19 hours ago
Last updated 6 months, 1 week ago
https://youtube.com/@MovieStoryHD
Last updated 2 months, 2 weeks ago
NİFAK’IN KISIMLARI VE MÜNAFIKLIKLAR’IN VASIFLARI
NİFAK (MÜNĀFIKLIK) VE ÇEŞİTLERİ
Nifāka (ikiyüzlülük, olduğundan başka görünmeye) gelince iki çeşittir:
I'tikádi Nifāk;
Ameli Nifāk.
1- İ'tikâdi Nifäk
I'tikādi olanına gelince o, altı çeşittir:
a- Rasûl'ü tekzib etmek (yalanlamak);
b- Rasûl'ün getirdiklerinin bir kısmını tekzib etmek;
c- Rasûl'e buğzetmek;
d- Rasül'ün getirdiklerine buğzetmek;
e- Rasûl'ün getirdiği dinin başarısızlığından sevinç duymak;
f- Rasûl'ün dininin başarı kazanmasına üzülmek, bundan rahatsızlık duymak.
Bu nifakın altı çeşidinden herhangi birisine sahib olanlar ateşin (cehennemin) en alt tabakasında bulunacaktır.
2- Ameli Nifåk
Ameli Nifåk'a gelince bu da beş çeşittir:
a- Konuşunca yalan söyler;
b- Husûmet ettiği zaman haktan ayrılır;
c- Ahdedince ahdini bozar;
d- Kendisine bir şey emânet edilince ihanet eder;
e- Söz verince sözünde durmaz.
Şikäktan (ayrılıktan) ve nifaktan (ikiyüzlülükten) Allah'a sığınrız.
ÜÇÜNCÜ ESÂS:
Zât, Esmå (İsimler) ve Sıfatlar Tevhidi¹².
Nitekim Allahu Teālā şöyle buyurmaktadır:
"De ki O Allah, birdir. Allah Samed'dir (hiçbir şeye muhtåç değildir fakat her şey O'na muhtaçtır). O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey de O'nun dengi değildir."
(İhlas Süresi 112/1-4)
Ve Allâhu Teâlâ'nın şu kavlı:
"El-Esma'ul Hüsna (en güzel isimler) Allah'ındır. O hålde O'na bu isimlerle du'â edin. O'nun isimleri hakkında ilhada (eğri yola) sapanları bırakın. Onlar, yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir."
(el-A'raf 7/180);
Yine, Allahu Teâlâ'nın şu kavli:
"...O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, Semi'dir (her şeyi işitendir), Basîr'dir (her şeyi görendir)."
(eş-Şûrâ 42/11)
Aciklama:
12 - Bundan kasıt Allâhu Teâlä'yı zâtında, isimlerinde ve sıfatlarında birlemek yani Allah'a eş, çocuk vs. isnåd ederek zâtını kısımlara ayırmamak, en güzel isimleri (el-Esma'ul Husna) ve en yüce sıfatları sadece O'na has kılıp bunları O'ndan başkasına vermemek, Allahu Teâla'nın isim ve sıfatlarını mahlükâtın isim ve sıfatlarına benzetmeksizin tevil ve tahrif de etmeksizin kabül ve isbat etmektir.
Tevhid Risaleleri Külliyatı.Muhammed bin Abdilvehhâb
İKİNCİ ESAS:
Ulûhiyyet Tevhidi¹⁰
Geçmişte ve günümüzdeki çekişmenin vuků bulduğu (tevhid türü daha ziyade) budur.
Bu; du'a, recâ (ümit etmek), havf (korkmak), haşyet (bilerek korkmak), isti'âne (yardım istemek), isti'äze (sığınmak), muhabbet (sevgi), inabe (yönelmek), nezr (adak adamak), zebh (kurban kesmek), rağbet (arzulamak), rahbet (çekinerek korkmak), huşû' (ita'at ederek sakınmak), tezellül (huzurunda alçalmak), ta'zim (yüceltmek) gibi kulların fiillerinde, Allahu Teâla'yı birlemeleri anlamındaki tevhiddir.
Du'a'nın (bir ibadet çeşidi oluşunun) delili Allâhu Teâlâ'nın şu kavlidir:
"Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana du'â edin, icâbet edeyim (karşılık vereyim)..."
(Gåfir 40/60)
Bu ibadet çeşitlerinin her biri hakkında Kur'ân'da delil mevcuttur.
İbadetin aslı: İhlası yalnız Allâhu Teâla'ya has kılmak ve tabi olmayı da (yalnızca) Rasûl Sallallahu Aleyhi ve sellem'e has kılmaktır.
Allahu Teālā şöyle buyurmaktadır:
"Mescidler yalnız Allah'ındır. O hålde Allâh ile birlikte hiçbir kimseye du'ä (ibådet) etmeyin!"
(el-Cinn 72/18)
Ve Allahu Teála'nın şu kavilleri:
"...O hålde Allah'a ve Ümmi Nebi olan Rasûlü'ne îmân edin ki o da Allah'a ve O'nun sözlerine îmân etmektedir. Ona uyun ki hidâyete eresiniz."
(el-A'raf 7/158);
"Senden önce hiçbir Rasûl göndermedik ki ona: Benden başka -ibädete layık, hak-ilah yoktur; şu hålde yalnız Bana kulluk edin, diye vahyetmiş olmayalım..."
(el- Enbiya 21/25);
"Gerçek du'â, ancak O'na yapılır. O'ndan başka du'a ettikleri ise onlara hiçbir şekilde icäbet edemezler (karşılık veremezler)..." kavlinden, şu kavline kadar:
"...İşte kâfirlerin du'âsı, böyle boşa gitmektedir."
(er- Ra'd 13/14)¹¹;
"Bu, şundan dolayıdır; hak yalnız Allah'tır. O'nun dışında du'â etmekte olduklarıysa bâtıldır..."
(el-Hacc 22/62);
Allâhu Teâlâ'nın şu kavli:
"...Rasûl size neyi verdiyse onu alın, neyi de nehy ettiyse (yasak kıldıysa) ondan da sakının..."
(el-Haşr 59/7)
Ve yine Allahu Teálá'nın şu kavli:
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allâh; Gafür'dur, Rahim'dir."
(Al-i İmrån 3/31)
Aciklama:
10 - Ulûhiyyet Tevhidi, Türkçe'ye "Allah'ı ilahlığında birlemek" şeklinde çevrilebilir. "Ilah" ise "ma'büd yani kendisine ibådet edilen" demektir. Buna göre ulühiyyet tevhīdi, Allahu Teâla'yı -ibadete låyık, hak-yegâne ilah olarak tanırken ibådet husüsunda bir başkasını asla O'na ortak koşmamak manasına gelmektedir. İlah kavramına dair Muhammed bin Abdilvehhâb yaptığı bazı açıklamalar ileride gelecektir. İbadet yani kulluk hakkında ise Kurtubî şöyle demektedir:
"İbâdetin aslı; tezellül ve hudû'dur (huzurunda alçalmak ve boyun eğmektir). Şerî'atin mükellefleri yükümlü tuttuğu görev- lere ibâdet adı verilmiştir. Çünkü mükellefler, bütün bunları Allahu Teâla'nın huzurunda boyun eğerek ve kendilerini küçük (zelil) görerek (kabül eder ve) yaparlar."
(Nakleden: Abdurrahman bin Hasen, Feth'ul Mecid, sf. 14)
Muhammed bin Abdilvehhâb'in zikrettiği ibâdet çeşitlerinde ibâdetin bu manaları görülebilir. Esasen sadece bir ilahın karşısında yapılabilecek olan kemål noktada bir alçalmayı, boyun eğmeyi, mutlak itaāti, şartsız sevgiyi içeren her fiil ibådettir, burada zikredilenler ise ibâdetin en yaygın çeşitleridir.
11 - Muhammed bin Abdilvehhâb'in bir kısmını aldığı âyetin tam metni şöyledir:
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ إِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلالٍ.) [الرعد: 14
"Gerçek du'â, ancak O'na yapılır. O'ndan başka du'ä ettikleri ise onlara hiçbir şekilde icâbet edemezler (karşılık veremezler). Onların durumu ancak ağzına gelsin diye suya avuçlarını uzatan kimse gibidir. Oysa (uzanıp suyu avuçlamadıkça) su onun ağzına gelmez. İşte kâfirlerin du'âsı, böyle boşa gitmektedir."
(er-Ra'd 13/14)
Tevhid Risaleleri Külliyatı, Muhammed bin Abdilvehhâb.
7 - Bu ibare ve tevhid çeşitleri ile alakalı diğer iki ifade aslında "Birinci esas, Rubûbiyyet Tevhidi'dir " ilh..." şeklinde cümle olarak gelmiştir läkin okuyucu için kolaylık olması bakımından bunu cümle değil de alt başlık olarak ifade etmeyi tercih ettik.
8 - Rubübiyyet Tevhidi, Türkçe'ye "Allahu Teâla'yı Rabbliğinde birlemek olarak tercüme edilebilir. Yani yegâne Rabb olarak Allah'ı kabül etmektir.
Rabb ise "ر - ب - ب" kökünden gelen bir kelime olup;
efendi,sahib, terbiyeci, hükümrån, idareci gibi manalara gelir. Buna göre Rubübiyyet Tevhidi de käinatı yaratan, idare eden, yaratılmışlar üzerinde yegane tasarruf sahibi olarak Allahu Teálä'yı kabül etmek manasına gelmektedir. Bu ise birtakım aşırı tasavvufçular ve benzerlerinden evliyāya käinatta tasarruf yetkisi atfeden; onların her yardım isteyenin yardımına koşacağını, ona du'à edenlerin du'âsına icâbet edeceğini iddia eden kimselerin iddiasının zıttınadır. Bütün bunlar şüphesiz Allah'tan başkasını Rabb edinme kapsamındaki i'tikâdlardır.
9 - Müşriklerin Rubübiyyet Tevhidini kabûl etmeleri genel anlamda Allahu Teala'nın yegâne yaratıcı, rızık verici ve kâinattaki işleri düzenleyen yegane Rabb oluşunu kabül etmeleri manasındadır. Muhammed bin Abdilvehhâb buna delil olarak zikrettiği ayetler bu husüsa işaret etmektedir. Yine başka bir åyet-i kerimede
Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ.
[يوسف: 106]
"Onların çoğu ortak koşmadan Allah'a imán etmezler."
(Yūsuf 12/106)
İbnu Cerir et-Taberi'nin isnādıyla naklettiğine göre, bu ayetin tefsiri sadedinde İkrime şöyle demiştir:
تَسْأَلُهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ وَمَنْ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ
فَيَقُولُونَ: اللهُ، فَذَلِكَ إِيمَانُهُمْ بِاللهِ ، وَهُمْ يَعْبُدُونَ غَيْرَهُ.
"Onlara kendilerini kimin yarattığını, gökleri ve yeri kimin yarattığını sorarsın; cevåben 'Allah' derler. İşte onların Allah'a îmânı budur. Bununla beraber O'ndan başkasına ibadet ederler."
Devamındaki rivayette ise şöyle demektedir:
يَعْلَمُونَ أَنَّهُ رَبُّهُمْ، وَأَنَّهُ خَلَقَهُمْ، وَهُمْ مُشْرِكُونَ بِهِ.
"O'nun Rabbleri olduğunu ve kendilerini O'nun yarattığını bilir, bununla beraber O'na ortak koşarlar."
İbnu Cerir, bu görüşün benzerini İbnu Abbās, Mücahid ve başkalarından da nakletmiştir.
(Taberi, Tefsir'ut Taberi,16/286 ve devamı.)
Böylece müşriklerin kabül ettiği rubübiyyetin yaratıcılık manasında olduğu, onların bu manada rubübiyyeti ikrår ettikleri ve ibadette ise Allah'a ortak koştukları ortaya çıkmaktadır. Yoksa hiçbir müşriğin rubůbiyyet tevhidini kamil manada kabül etmesi söz konusu değildir. Zira Allāhu Teâlâ'yı hakikaten Rabbliğinde birlemiş olsalardı, ilahlığında da birlemeleri gerekecekti ve O'ndan başka varlıklara du'â etmeleri, onlardan yardım ve şefa'at beklemeleri söz konusu olmayacaktı. Bütün bunlar ise Allah'a rubûbiyyetinde şirk koşmaktır, çünkü fayda ve zarar vermek rubübiyyetin vasıfla rindandır.
Şu hålde hiçbir müşriğin gerçek manada rubûbiyyet tevhidini kabül etmesi mümkün değildir. Zaten tevhidin bütün çeşitleri (ulühiyyet, rubübiyyet, isim ve sıfat) birbiriyle alakalıdır ve birbirini gerektirmektedir. Bunlar âlimler tarafından tevhidin iyice anlaşılması için yapılmış taksimlerdir, yoksa tevhidin bütün çeşitleri aynı hakikate delalet eder.
Muhammed bin Abdilvehhâb müşriklerin rubübiyyet tevhidini kabül ettiğini söylemesi ise tıpkı günümüz müşrikleri gibi yaratma ve rizık verme konusunda Allah'ı birlemenin -eğer ibådet konusunda Allah'a şirk koşuyorsa- kişinin İslâm'a girmesi için yeterli olmaya cağını açıklamak içindir.
Vallāhu A'lem!
AÇIKLAMA:
Muhammed bin Abdilvehhâb girişteki bu ifadeleriyle şu âyet-i kerîmeyi kendisine esâs almış gibidir:
قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلامٌ عَلَى عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَى.)
[59 :النمل]
"De ki: Hamd, Allah'a mahsüstur, seçtiği kullarına da selam olsun!"
(en-Neml 27/59)
3 - el-Begavi naklettiğine göre İbnu Abbas Radıyallahu Anhuma şöyle demiştir:
كُلُّ مَا وَرَدَ فِي الْقُرْآنِ مِنَ الْعِبَادَةِ فَمَعْنَاهَا التَّوْحِيدُ.
"Kur'ân'da ibadeti emreden husûsların hepsinden kasıd tevhiddir."
(Begavi Tefsîri, Dâr'u Taybe baskısı, 1/71, el-Bakara 2/21. âyetin tefsiri)
Ayrıca İmâm Tâberi, İbnu Abbas Radıyallahu Anhuma'nın
el-Bakara 2/21. âyetinde geçen أَعْبُدُوا رَبَّكُمْ "Rabbinize ibadet
edin!" kavlini وَجَدُوا رَبَّكُمْ Rabbinizi tevhid edin, birleyin!" şeklinde tefsir ettiğini ona ulaşan isnādıyla nakletmektedir.
(Täberí, Tefsir'ut Taberi, Ahmed Şakir baskısı, 1/362; Türkçesi için bkz. Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, 1/144,Hisar Yayınevi).
Suyūti, İbnu Abbas Radıyallahu Anhuma dan nakledilen bu rivayeti nakleden âlimler arasında İbnu İshak ve İbnu Ebi Hatim'i de zikretmektedir.
(Suyûti, Ed-Durr'ul Mensûr fi't Tefsir bi'l Me'sûr, 1/85)
4 - Bundan kasıd, ibådet tevhidi yani ulühiyyet tevhididir. Zira Nebiler ile ümmetleri arasındaki husümet; rubübiyyet tevhidinde yani Allah'ın varlığı yahut yaratma ve rızık verme husüsunda ortağı olmaması husüsunda değil; aksine O'nun ibådette birlenmesi yani "ulühiyyet tevhidi" husûsunda olmuştur. Bilindiği üzere geçmiş kavimlerin birçoğu da -Firavun ve Nemrut gibi inat yoluyla inkår edenler hariç- Allah'ı inkar ediyor değildi.Muhammed bin Abdilvehhâb zikrettiği en-Nahl 16/36. âyeti buna delålet etmektedir.
5 - Tevhid, lügatte birlemek manasına gelir. Şer'i manası ise Allahu Teâla'ya has olan şeyleri Allah'tan başka bir kimseye/şeye vermemek, bu husûslarda O'nu birlemektir. Allahu Teâlâ'ya has olan şeyler ise aşağıda açıklaması geleceği üzere; "ilahlık", "rabblik" ve "en güzel isimler" ile "en yüce sıfatlar"dır.
6 - Ibnu Batta el-Ukberi (v. 387H) "el-İbane" adlı eserinde, tevhidin bu kısımları hakkında -aynı rubübiyyet, ulühiyyet, isim ve sıfat sıralamasıyla şöyle demektedir:
"Böylece mahlūkātın O'na imänlarının såbit olabilmesi için inanmaları gereken Allah'a imanın esası üç şeyden ibarettir:
1- Kulun, O'nun varlığına yani "Rabbliğine"
"رَبَّانِيَّتَهُ"
inanması ki bu súrette Yaratıcı'nın varlığını kabül etmeyen ta'til (inkår) ehlinin firkasindan ayrılmış olsun.
2- O'nun vahdaniyetine (tek oluşuna) inanması ki bu sürette Yaratıcı'yı kabül etmekle beraber O'na ibadet husūsunda başkalarını ortak koşan şirk ehlinden ayrılmış olsun.
3- O'nun mutlaka sahib olması gereken aksinin söz konusu olamayacağı ilim, kudret, hikmet vesair Kitabında kendisini vasfetmiş olduğu sıfatlarla mevsuf olduğuna inanmak.
Biz biliyoruz ki O'nu mutlak bir şekilde ikrår edip tevhid eden birçok kimse bazen O'nun sıfatlarında ilhâda sapmaktadır. Böylece O'nun sıfatlarında yaptığı ilhåd (eğrilik), tevhidine de zarar vermektedir. Zira bizler Allâhu Teálä'nın, kullarını bu üç kısımdan her birine i'tikåd edip îmän etmeye çağırarak hitap ettiğini görmekteyiz.
Bir de şundan dolayı ki Cehmi (akīdesine mensup kişi), kendisinin bu ikisini [rubůbiyyeti ve ulűhiyyeti, Mütercim] kabül ettiğini iddia etmektedir. İşin aslında sıfatları inkår etmesi bu diğer iki husüsu kabül etme iddiasını da iptal etmektedir."
(ibnu Batta el- Ukberi, el-İbanet'ul Kubrā, 6/173)
- اهلا بك في سورس بلاك .
- لطلب تمويل القنوات : @xxx1x
- قناة التمويل : @nnnon
- لطلب التمويل : @ossss
- فريق الدعم - @TwSLBlackBot
- انستا https://instagram.com/DS1
Last updated 3 days, 19 hours ago
Last updated 6 months, 1 week ago
https://youtube.com/@MovieStoryHD
Last updated 2 months, 2 weeks ago