Unlock a World of Free Content: Books, Music, Videos & More Await!

Müslüman Şahsiyeti

Description
Advertising
We recommend to visit

Merhaba. Kaliteli içerikler ve sansürsüz görüntüler paylaşıyorum 👌
Youtube Kanalım : youtube.com/sahinozkan
Instagram : instagram.com/sahinozkan
Reklam/İletişim İçin : @sahinozkan00

Kanal Davet Linkimiz : t.me/sahinozkan0

www.sahinozkan.com.tr

Last updated 3 weeks, 2 days ago

Tüm Dünyadaki ve Türkiye'deki Anlık Gelişmeler! 📝🌎

😎 Tüm sorular için: @buzzads

Last updated 3 weeks, 1 day ago

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman

Last updated 1 month, 2 weeks ago

3 months, 2 weeks ago

İmamı Şafii rahmetullahi aleyh iki kişinin birbirine çıkışıp durduğunu işitince onlardan birine şöyle dedi:

"Sen insanların hepsini razı edemezsin, önce Rabbin ile aranı düzelt. Allah ile aranı düzelttikten sonra insanlara artık aldırma."
Beyhaki, Menâkıbü'ş Şafiî 2/173

https://t.me/Kitabul_ilim

3 months, 2 weeks ago

✔️İmam Evzai (rh) şöyle der:

"Selef'in sözlerine sarıl, insanlar seni yadırgasalar da böyle yap. Süslü püslü de olsa başkalarının sözünden uzak dur."

📚Selef-i Salihin ve Kur'an s. 297

https://t.me/Kitabul_ilim

Telegram

Müslüman Şahsiyeti

Diğer kanallarımız ***👇*** https://t.me/Fikih\_kanali https://t.me/Hanimlar\_icin\_ilmihal

***✔️***İmam Evzai (rh) şöyle der:
3 months, 2 weeks ago

Yahya el Kurdi şöyle dedi:

"Davut ettai'nin kapısı çaldı ve 'Şimdi laf yapmak zamanı değildir. Dünyada keder ve hüzünden başka bir şey kalmadı' dedikten sonra kapıyı geri itti"
📚Kitabu'z zühd İmam beyhaki

https://t.me/Kitabul_ilim

3 months, 2 weeks ago

Soru

Receb ayının 27. gecesi olan İsrâ ve Mirac gecesini kutlamanın hükmü nedir?

Cevap

Allah’a hamd olsun.

Hiç şüphesiz İsrâ ve Mirac olayı, Allah'ın elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in (elçilik görevinde) sâdık olduğuna, O'nun, Allah -azze ve celle-'nin katındaki makamının ne kadar büyük olduğuna delâlet eden, Allah Teâlâ'nın büyük mucizelerinden birisidir.Yine İsrâ ve Mirac olayı, Allah Teâlâ'nın göz kamaştıran kudretine ve O'nun bütün yarattıklarının üzerinde, yüce olduğuna delâlet eden mucizelerinden birisidir.

Nitekim Allah Teâlâ bu olay hakkında şöyle buyurmuştur:

"Gecenin bir bölümünde, kendisine (kudretimize ve vahdâniyyetimize delâlet eden) birtakım âyetlerimizi gösterelim diye kulu Muhammed'i (bedeni ve ruhu ile uyanık bir halde iken), Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah, her türlü kusur ve noksanlıklardan) münezzehtir. Gerçekten O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir." (İsrâ Sûresi: 1)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den tevâtür yoluyla rivâyet olunduğuna göre o, yedi kat semâya çıkarılmış, her semâya geldiğinde kendisine o semânın kapısı açılmış, yedinci semâyı geçtikten sonra Rabbi, onunla dilediği şekilde konuşmuş, ona beş vakit namazı farz kılmış, Allah Teâlâ, beş vakit namazı ilk önce elli vakit olarak farz kılmış, ama Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Rabbinden elli vakitlik namazı hafifletmesini dilemeye devam etmiş, nitekim Allah Teâlâ elli vakit namazı, beş vakte indirmiştir. Bu namazlar, farz olarak beş vakittir, ama ecir olarak elli vakittir. Çünkü iyilikler (sevaplar), on katı ile karşılık görür. Bütün nimetlerinden dolayı Allah Teâlâ'ya hamd ve şükürler olsun.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen sahih hadislerde, İsrâ ve Mirac olayının meydana geldiği gecenin, Receb ayı veya başka bir ayda olduğu hakkında herhangi bir şey gelmemiştir. İsrâ ve Mirac gecesinin tayini konusunda gelen hadislerin hepsi, hadis âlimlerince sâbit olmadığı tesbit edilmiştir.Allah Teâlâ'nın,bu geceyi insanlara unutturmasında büyük bir hikmet vardır.Bu gece belli olsa bile müslümanların bu geceye özel birtakım ibâdetleri tahsis etmesi ve bu geceyi kutlamaları câiz değildir.Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashâbı -Allah onlardan râzı olsun- bu geceyi kutlamamışlar ve bu geceye özel bir şey tahsis etmemişlerdir.Şayet bu geceyi kutlamak, meşrû bir durum olsaydı, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, ya sözü ile, ya da fiili ile bunu ümmetine mutlaka açıklardı.Ayrıca böyle bir durum meydana gelmiş olsaydı (yani Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu geceyi kutlamış olsaydı), insanlar tarafından bilinir ve yaygın bir hâle gelir, sahâbe de -Allah onlardan râzı olsun- tarafından bize intikal ederdi. Oysa sahâbe -Allah onlardan râzı olsun-, ümmetin ihtiyaç duyduğu her şeyi Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den bize nakletmişler ve dînde hiçbir şeyi ihmâl etmemişlerdir.Aksine onlar, bütün iyiliklerde herkesten önce davranmışlardır. Dolayısıyla İsrâ ve Mirac gecesini kutlamak meşrû olsaydı, insanlar içerisinde ilk önce onu sahâbe kutlarlardı.Ayrıca Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, insanlar içerisinde, insanlara en güzel öğüt veren insandı.Risâlet görevini en güzel şekilde tebliğ etmiş ve emâneti yerine getirmiştir. Şayet bu geceyi yüceltmek ve onu kutlamak, Allah Teâlâ'nın dîninden olsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bundan habersiz kalmaz ve onu insanlardan gizlemezdi.Bütün bu zikredilen şeylerden hiçbirisi olmadığına göre, bu geceyi kutlamanın ve bu geceyi yüceltmenin, İslâm dîninden olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü Allah Teâlâ bu ümmete dînini kemâle erdirmiş ve onların üzerindeki nimetini tamamlamış, izin vermedği şeyi dîn haline getiren herkesi inkâr edip reddetmiştir.

Nitekim Allah Teâlâ apaçık kitabında Mâide sûresinde şöyle buyurmuştur:

Devamı yorumda 👇****

3 months, 2 weeks ago

İbrahim Bin Edhem şöyle dedi:

"İnsanlar ile tanışmayı azaltın. Tanımadığınız kimseleri tanımaya çalışmayın. Tanıdığınız kimseleri, görmezden gelin. İnsanlardan, zararlı yırtıcı bir hayvandan kaçar gibi kaçın.
Cumadan cemaatten asla geri kalmayın."

📚Ebu Nuaym, Hilye 8/19, 33.

https://t.me/Kitabul_ilim

3 months, 2 weeks ago

"Kimse sıkıntılı durumda olan bir borçluya süre verirse, borcunu ödeyebilecek duruma gelinceye kadar geçen her gün için kendisine bir sadaka vardır. Borçlu ödeyebilecek duruma geldikten sonra süre tanırsa, her geçen gün için aynı şekilde kendisine bir sadaka vardır."

Ahmed Müsned, 5/351; 360

3 months, 2 weeks ago

SABAH ve AKSAM ZİKİRLERİ

أَصْبَحْنَا عَلَى فِطْرَةِ الإِسْلاَمِ وَعَلَى كَلِمَةِ اْلإِخْلاَصِ، وَعَلَى دِينِ نَبِيِّنـَا مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَعَلَى مِلَّةِ أَبِينَا إِبْرَاهِيمَ، حَنِيفاً مُسْلِماً وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

🌕 Sabah 1 kere:

[Esbehnâ alê fitratil-islâmi, ve alê kelimatil-ixlâsi, ve alê dîni nebiyyinâ Muhammedin (sallallahu aleyhi ve sellem) ve alê milleti ebînâ İbrâhîme hanîfen muslimen ve mâ kâne minel-muşrikîn]

🌑Akşam 1 kere:

[Emseyna alê fitratil-islâmi, ve alê kelimatil-ixlâsi, ve alê dîni nebiyyinâ Muhammedin (sallallahu aleyhi ve sellem) ve alê milleti ebînâ İbrâhîme hanîfen muslimen ve mâ kâne minel-muşrikîn]

"İslam fıtratı, ihlas kelimesi ve Nebimiz Muhammedin ﷺ dini üzere; müşriklerden olmayan, Müslüman ve hanif olan babamız İbrahim'in milleti üzere sabaha (akşama) eriştik."

●Ahmed, 3/ 406,407; Ibn es-Sunni, Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle, h.34. Bkz. Sahihu’l-Cami, 4/209

3 months, 3 weeks ago

Soru

Sıla-ı rahimle kastedilen nedir?

Cevap

Allah’a hamd olsun.

Şüphesiz ki İslam, Müslümanlar arasında muhabbeti, dayanışmanın sürekliliğini ve toplumsal ilişkileri güçlendirme hususunda büyük bir etkisi olması nedeniyle (insanları) sıla-ı rahme teşvik etmiştir. Sıla-ı rahim, Allah Teâlâ’nın şu ayetiyle vaciptir: “Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının.” (Nisa/1) Yine şu ayette de: “Akrabaya hakkını ver, yoksula da.” (İsra/26) Allah Teâlâ şu ayetinde sıla-ı rahmi kesmekten sakındırmıştır: “Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.” (Ra’d/25)

Sıla-ı rahmi kesenleri bekleyen hangi ceza; lanete uğramaktan ve kötü yurttan daha büyük olabilir ki? Bunun neticesinde onlar dünyadaki büyük bir hayır/saadet nedenlerinden olan uzun ömürlü olmak ve geniş rızık sahibi olmaktan mahrum olmanın yanı sıra ahirette sıla-ı rahmin ecrine nail olmaktan kendi nefislerini mahrum etmiş oluyorlar. Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: “Her kim rızkının genişletilmesini ve ecelinin geciktirilmesini arzu ederse sıla-ı rahim yapsın.” (Buhârî, 5986; Müslim, 2557)

Ebu Hüreyre Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah mahlukatı yarattı, ta ki onlardan feragat ettiğinde sıla-ı rahim ayağa kalktı ve “Bu makam, benimle ilişkinin kesilme­sinden sana sığınma makamıdır” dedi. Allah da “Seni gözeteni benim de onu gözetmemden, seni koparıp atanı be­nim de onu kopartmamdan razı değil misin?” diye buyurdu. O da: “Elbette ki (razıyım)” dedi. Allah da: “Öyleyse, iste­diğini veriyorum” diye buyurdu.” Sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bu­yurdu ki: “İstiyorsanız şu ayeti okuyun: “Demek, otoriterliği, idareyi ele alırsa­nız, yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını bile kopartacaksınız, öyle mi? İşte böyleleri Allah’ın kendilerini lanetlediği, sağırlaştırdığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.”

(Muhammed, 47/22-24)” (Nevevî, Sahîh-i Müslim Şerhi, 16/112)

Tüm bu anlatılanları idrak ettiğimiz zaman şu soruyu sorarız: Sıla-ı rahmi (akrabalık bağını sürdüren) yapan kişi kimdir? Bu, Allah’ın Resulü’nün şu hadisiyle açıklamış olduğu bir husustur: “Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe karşılık verip giden değildir. Asıl sıla-i rahim yapan kişi akrabası kendisine iyiliği ve gelip gitmeyi kestiğinde de giden kimsedir.” (Buhârî, 5645)

İşte (akrabalık) ilişki(si) bir başlangıçta ve teşebbüste bulunma olmadan salt yapılan iyiliğe karşılık bir mukabele olduğu zaman böyle bir durumda bu ilişki, sıla-ı rahim olmaz. Bu, yalnızca misliyle iyiliğe karşılık vermek olur. Bazı insanların kendilerine göre şöyle kaideleri vardır: “Hediye; hediyeye karşılıktır. Bize hediye vermeyen (hediye almaktan) mahrum olur. Ziyaret; ziyarete karşılıktır. Bizi ziyaret etmeyen kimse (ile ilgi) kesilir, terk edilir.” İşte bu asla sıla-ı rahim değildir. Yine bu, Hakîm olan şeriat koyucunun (Allah’ın) istemiş olduğu şey değildir. Bu sadece misliyle karşılık vermektir. Yoksa şeriatın kendisine ulaşmaya teşvik ettiği yüce makam değildir. “Adamın biri Resulullah’a geldi şöyle dedi: “Ya Resulallah! Benim akrabalarım var. Onları ziyaret ediyor, onlar ise benimle ilgilerini kesiyorlar. Onlara iyilik ediyorum, onlar ise bana kötülük ediyorlar. Onlara yumuşak davranıyorum, onlar cahilce davranıyorlar.”
Bunun üzerine Resulullah buyurdu ki: “Eğer dediğin gibiyse, sanki onlara sıcak kül yedirmiş gibi oluyorsun. Böyle yapmaya devam ettiğin sürece onlara karşı Allah’ın yardımı seninledir.” (Nevevî, Sahîh-i Müslim Şerhi, 16/115) Hadisteki ‘mell’ kelimesi sıcak kül demektir. Sıcak külü yemeye kim dayanabilir ki? Allah bizi sıla-ı rahmi kesmekten muhafaza buyursun.

En iyisini Allah bilir.

3 months, 3 weeks ago

Şayet hayvanlar şoklama yöntemiyle veya Allah’ın adı dışında bir isim anılarak kesilmişse bu durumda kesilenleri yemek caiz değildir. Şayet kesen kişi putperest veya komünist ise onu kestiği hayvan yenmez.

Kesilen hayvan haram olduğundan dolayı balık, baklagiller vb. şeyleri yemek gibi hayatını kurtaracak bir şey bulunduğu sürece zaruret bahanesiyle o etlerden yemek caiz değildir.

Şeyh Abdul-Rahman al-Barrak, şöyle dedi: “Küfür beldelerinde sunulan et türleri şunlardır:

Balıklar, her hâlükârda caizdir. Çünkü onun helal olması, onun kesilmesine veya Allah’ın adının zikredilmesine bağlı değildir.

Diğer türlere gelince ister şirket ister şahıs olsun et üretenler, Kitap Ehlinden Yahudi veya Hristiyan iseler ve onların yönteminde hayvanı elektrikle şoklayarak, boğarak veya Batı'da bilindiği üzere hayvanın kafasına vurarak öldürdükleri bilinmiyorsa; et helaldir." Yüce Allah şöyle dedi: “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.” (Maide 5)

Şayet hayvanı bu yöntemlerle öldürüyorlarsa onların kestiklerini yemek haram olur. Ve ayette belirtilen “boğulmuş ve kafasına vurulmuş” haram etlerden sayılır. Şayet et üretenler ehli kitap değillerse ürettikleri etlerden yemek haramdır. Yüce Allah şöyle dedi: “Üzerine Allah adı anılmayanlardan (hayvan) yemeyin. Çünkü bu şekilde davranmak fasıklıktır.” (Enam 121)

Müslüman’a düşen görev, açık olan haramdan sakınması ve şüphelerden uzaklaşmasıdır. Böylece dinini muhafaza etmiş ve bedenini haramla beslemekten korumuş olur

En iyisini Allah bilir.

3 months, 3 weeks ago

Yahudi Ve Hristiyanların Kestiklerinden Yemek

Soru

Yenilebilir bir hayvanı keserken besmele çekmenin gerekli olduğunu ve üzerinde Allah'ın adı anılmadan kesilenleri yemenin caiz olmadığını biliyorum. Ancak bazen Müslüman, gayrimüslim olan bir ülkeye seyahat etmek ve orada bir süre kalmak zorunda kalıyor. Bu süre zarfında et yemekten tamamen uzak durulmalı mıdır, yoksa et yerken besmele çekilmesi yeterli midir?

Cevap

Allah’a hamd olsun.

Birincisi:

Alimlerin tercihli görüşüne göre; kesilen hayvanın helal olması için besmele çekmek şarttır. Bu şart unutkanlık veya cehaletle düşmez.

İkincisi:

Ehli Kitap olan Yahudi veya Hristiyanların kestikleri, iki şartla helal olur:

Birincisi: Hayvanı bir Müslümanın kestiği gibi boğazını ve yemek borusunu kesip kanını akıtacak şekilde kesmesi. Şayet hayvanı boğarak, elektrik vererek veya suda boğarak öldürürse helal olmaz. Bunu bir Müslüman dahi yaparsa kurbanı helal olmaz.

İkincisi: Üzerinde Allah’ın ismi dışında bir isim anılmaması. Yani Mesih'in veya başkasının adı anılmaması. Yüce Allah şöyle dedi:

“Üzerine Allah’ın adı anılmayanlardan (hayvan) yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.” (Enam 121)

Haram olanları da şöyle belirtmiştir:

“O, size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olanı (hayvan) kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda) yiyebilir, ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah; bağışlayandır, esirgeyendir.” (Bakara 173)

Şeyh İbn Useymin Rahimehullah şöyle dedi:

Burada kastedilen, kesilirken Allah'tan başkasının adının anılmasıdır; örneğin "Mesih'in adıyla", "Muhammed'in adıyla" veya "Cebrail'in adıyla" veya “Lat’ın ismiyle” … (Bakara Suresi Tefsirinden alıntıdır.)

Haramlık şunları içerir: İsa'ya veya Venüs'e kurban olarak kesilenler, üzerine Allah’tan başka bir isim anılmamış olsa bile, bu da haramdır.

Şeyhulislam -Allah ona rahmet etsin- şöyle buyurmuştur: "Kitap Ehlinin bayramlarında kestikleri ve Allah'tan başkasına yakınlaşmak için kestikleri kurbanlar, tıpkı Müslümanların Allah’a yaklaşmak ve rızasını kazanmak amacıyla bayramlarda kestikleri kurbanlar gibidir. Aynı şekilde bazıları İsa ve Venüs'e kurban kesenler mevcuttur. Bununla ilgili Ahmed'in rivayetinde iki rivayet vardır ki bunlardan en meşhuru şudur: “Yüce Allah’tan başka kimsenin ismi anılmasa bile onu yemek caiz değildir.” Konuyla ilgili yasağı Aişe ve Abdullah bin Ömer’den (r.a) rivayet etmiştir. (İktida el Sirat el Mustakim 1/251)

Üçüncüsü:

Bir Müslüman veya ehli kitap bir hayvanı kesiyor ancak Allah’ın ismini zikredip zikretmediği bilinmiyorsa onu yemek caiz olur ve yiyen kişi besmele çeker.

Aişe’den (r.a) rivayet edildiğine göre bir topluluk: Ey Allah’ın Rasulü! Bazı kişiler bize et getirir ancak et kesilirken Allah’ın ismi zikredilip zikredilmediğini bilmiyoruz? (Bu durumda ne yapalım?) Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle dedi: “Allah’ın ismini anın ve yiyin.” (Buhari 2057)

Şeyh İbn Useymin Rahimehullah şöyle dedi:
Müslüman veya ehli kitap mensubuna kurbanı nasıl kestiği ya da Allah’ı zikredip zikretmediği hususu sorulması gerekli değildir hatta sorulmaması gerekir. Zira bu dinde aşırılıktır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Yahudilerin kestiklerinden yemiş ve onlara sormamıştır. Yukarıda zikredilen Aişe’nin (r.a) hadisi bu konuda delildir. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem “Allah’ın ismini anın ve yiyin demiştir” Aişe (r.a) şöyle dedi: Soran kişiler İslam’a yeni girmiş kişilerdi. Buna rağmen Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem onlara sormadan yemelerini emretmiştir.

Dördüncüsü:

Yukarıda verilen bilgilere dayanarak her kim Müslüman olmayan bir ülkeye seyahat ederse ve orada kasaplık yapanların çoğunluğu Hıristiyanlar veya Yahudiler ise onların kestiklerinden yemesi caizdir denebilir.

We recommend to visit

Merhaba. Kaliteli içerikler ve sansürsüz görüntüler paylaşıyorum 👌
Youtube Kanalım : youtube.com/sahinozkan
Instagram : instagram.com/sahinozkan
Reklam/İletişim İçin : @sahinozkan00

Kanal Davet Linkimiz : t.me/sahinozkan0

www.sahinozkan.com.tr

Last updated 3 weeks, 2 days ago

Tüm Dünyadaki ve Türkiye'deki Anlık Gelişmeler! 📝🌎

😎 Tüm sorular için: @buzzads

Last updated 3 weeks, 1 day ago

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman

Last updated 1 month, 2 weeks ago