Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
الْمُؤْمِنُ الْقَوِيُّ خَيْرٌ وَأحَبُّ إلى اللّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِ الضَّعِيفِ، وَفي كُلٍّ خَيْرٌ. احْرِصْ على مَا يَنْفَعُكَ، وَاسْتَعِنْ بِاللّهِ وَ تَعْجِزْ، وَإنْ أصَابَكَ شَىْءٌ فََ تَقُلْ: لَوْ أنِّي فَعَلْتُ لَكَانَ كَذَا وَكَذَا، وَلَكِنْ قُلْ: قَدَّرَ اللّهُ، وَمَا شَاءَ فَعَلَ   فإنَّ لَوْ تَفْتَحُ عَمَلَ الشَّيْطَانِ
“Kuvvetli mü’min, Allah nazarında zayıf mü’minden daha sevgili ve daha hayırlıdır. Aslında her ikisinde de bir hayır vardır. Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. Allah’tan yardım dile, acz izhar etme. Bir musibet başına gelirse: “Eğer şöyle yapsaydım bu başıma gelmezdi!”  deme. “Allah takdir etmiştir. Onun dilediği olur!” de! Zira “eğer” kelimesi şeytan işine kapı açar.” Müslim, Kader 34, (2664); İbn Mace Sünen hadis no: 76; bn Hibban, Sahih hadis no: 5840.

"Bu gün (Cuma) içerisinde öyle bir vakit vardır ki, o zamanda her kim dünya ve ahiret hayırlarından isterse Allah Teâlâ muhakkak ona istediğini verir."

Hadisinde bahsi geçen vaktin, hangi vakit olduğu konusunda İbn Hacer el Askalânî (rahimehullah)'ın 40’tan fazla görüş belirttiğini Ancak bu görüşlerden en sahihlerinin şu ikisi olduğunu biliyor muydunuz?

1) İmam minbere oturup namaz kılınıncaya kadarki vakit.

2) Güneşin batmasına yakın zamanlar.

Değerli insanlar, yarın (cuma) Aşure günü. Bugünde oruç tutulması -Allahu Teala’nın kabul etmesiyle- geçen senenin günahlarına kefaret olur.

Aşure gününe denk geldiğinde, cuma günü oruç tutulmasında bir beis yoktur.

Sigara gibi bir alışkanlık nedeniyle bugünü oruçlu geçirmekte gevşek davranarak, geçici bir keyif uğruna kendini büyük bir ecirden mahrum etme.

Sınav, mülakat ve benzeri münasebetler gerekçeleriyle bugünün orucunu terk etme. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) devletin başkanıydı, ordu komutanıydı, insanlara öğretmenlik yapıyordu, kafirlerin ve münafıkların tuzaklarıyla uğraşıyordu, bir eş, baba ve eğitimci olarak ailesinin başındaydı ve tüm bunlar O’nu bu günlerde oruç tutmaktan ve bu dönemleri değerlendirmekten engellememiştir.

Özür nedeniyle oruç tutamayan bacılarımız da başkalarını teşvik ederek oruç sevabı alabilirler. “Her kim bir hayra yol gösterirse ona da onu yapanın sevabı yazılır.”

“Arefe orucunu tuttum, Arefe orucu iki seneye kefarettir ve ben hala bu iki senenin içerisindeyim” diyerek bu günün orucunu terk etme. Allah’ın senden kabul ettiğini nereden biliyorsun? Bu faziletli günlerin oruçlarının kabulü, kabül şartlarının gerçekleşmesine ve bağışlanmaya ve engellerinin ortadan kalkmasına bağlıdır.

Allahu Teala “Allah sadece muttaki olanlardan (Allah’tan hakkıyla korkalardan) kabul eder” buyurur. Bu günlerin tazim edilmesi ve sevabını elde etmeye hırslı olunması, Allah’a karşı takvadandır.

Bazı alimler, büyük günahların işlenmesinin Aşure ya da Arefe günü günahların bağışlanmasına mani olduğunu belirtir ve buna şu hadis ile delil getirirler: “Beş vakit namaz, cumadan cumaya, Ramazan’dan Ramazan’a -büyük günahlardan kaçınıldığında- arasındakiler için kefarettir.”

Birçoğumuzun gafil kaldığı büyük günahların bir türü de, kalp amelleriyle ilgili olan büyük günahlardır. Bunların başında ise Allah hakkında kötü zan besleme gelmektedir.
Özellikle de fitnelerin şiddetlenmesi, acıların artması ve İslam ümmetindeki ve kendimizdeki belaların çoğalmasıyla oluşan kötü zanlar, bu dünyanın imtihan yurdu olup mükafaat yurdu olmadığı gerçeğini zihinlerimizden uzaklaştırmamızla birleştiğinde, rabbi hakkında kötü düşüncelere kapılanlar olmaktadır!
Yine aynı şekilde Allah’ın indirdiği bir şeyden veya bir şeriatından hoşlanılmaması da böyledir.

Değerli müslümanlar, hepimiz yüce rabbin rahmetine muhtacız. Bu büyük ecri kaçırmayın. Bunlar, Allah’ın bize rahmet ederek kalplerimizi ve ruhlarımızı günahlardan yıkamamız için belirlediği duraklardır.

Yüce Allah’tan, bugünü oruçlu geçirmemizde bize yardımcı olmasını ve hepimizden kabul etmesini diliyorum.

(Dr. İyad Kuneybi)

İbn Teymiyye Rahimehullah dedi ki:

Allah, (Subhânahu ve Teâlâ) istiğfar edeni azab etmeyeceğini haber verdi. Çünkü istiğfar, azabın sebebi olan günahları siler. Böylelikle azab def edilir.

[Mecmu'u Fetâvâ (8/163)]

"Kişinin İslam'dan nasibi, namazdan nasibi kadardır. Kişi namaza ne kadar istekli ise İslam'a da o kadar isteklidir. O halde ey Allah'ın kulu, kendini tanı ve İslamsız olarak Allah'a kavuşmaktan sakın. Çünkü sen namaza kalbinde ne kadar yer veriyorsan, senin İslam'ın da o kadardır."

- Ahmed Bin Hanbel رحمه الله

Zira Allah Kullarına Haksızlık Edecek Değildir.

Ahmed b. Ebi'l-Havârî bildiriyor: Ebû Süleymân'a:

"Dün vitir namazını kılamadım, sabah sünnetini kılamadım, farzını da cemaatle eda edemedim!" dediğimde şöyle karşılık verdi:

"Kendi işlediğin bir günahtan dolayıdır; zira Allah kullarına haksızlık edecek değildir. Bu, senin peşine düştüğün bir şehvetinden dolayıdır."

? Hilyetul Evliya

Derler ki:

Tükendi sabrım, oturup ağlamak hak oldu bana.

Günahlar, sağlam bir kalp bırakmadı bende.

İhanet ettim ruhuma, kaçıyorum geçmişimden.

Yaşlılık, açık bir şekilde ölüme davet ediyor beni.

Kalbimde yaralar açıldı öleyim diye,

Günahlar sebebiyle kalbim paramparça oldu.

Mutlu olan ve gerçek kazanan,

Mahşer meydanına müsterih bir hâlde ve güven içinde gelendir.

-Ebul Ferec İbnu'l Cevzi.

- Sen bu dünyaya cennette kendine bir yer yapmak için geldin, bunu unutma.

İzzet şehri idlip.
#şamtoprakları