🪧#DörtİmamlaSünneteBağlanıyorumSerisi 08

• İbn Vehb şöyle anlatıyor:

سمعت مالكًا سئل عن تخليل أصابع الرجلين في الوضوء؟ فقال: «ليس ذلك على الناس». قال: فتركته حتى خفَّ الناس، فقلت له: عندنا في ذلك سنة. فقال: «وما هي؟».قلت: حدثنا الليث بن سعد وابن لهيعة وعمرو بن الحارث عن يزيد بن عمرو المعافري عن أبي عبد الرحمن الحُبُلي عن المستورد بن شداد القرشي قال: رأيت رسول الله ﷺ يدلُك بخنصره ما بين أصابع رجليه. فقال: «إن هذا الحديث حسن، وما سمعت به قط إلا الساعة». ثم سمعته بعد ذلك يُسأل، فيأمر بتخليل الأصابع

İmam Malik'e, abdest alırken ayak parmaklarının arasını tahlil (el parmaklarıyla arasına su ulaştırma) meselesi sorulduğunda “Bunu yapmak gerekmez” dediğini duydum:

İnsanlar azalıncaya kadar sustum. Sonra ona dedim ki: “Bu hususta elimizde varid olan bir sünnet var.”

Dedi ki: “Nedir bu?”

Dedim ki: “Bize Leys b. Sa'd, İbn Lehia ve Amr b. Haris anlattı ki, Yezid b. Amr el-Meafirî'den, (o da) Ebû Abdurrahman el-Habelî'den, (o da) el-Müstevrid b. Şeddat el-Kureşî'den dedi ki:

Resûlullah ﷺ'in serçe parmağıyla ayak parmaklarının arasını ovaladığını gördüm.”

🔰 Dedi ki: “Bu güzel bir hadistir, şimdiye kadar da duymuş değilim.”

Sonraları bu mesele tekrar sorulduğunda, insanlara böyle yapmalarını emrettiğini gördüm.

İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't-Tadil'in mukaddimesi s. 31,32. Ayrıca Beyhaki Sünen'de (1/81)'de rivayet etmiştir.

"Kur'aniyyun" Kimlerdir | Şeyh Salih el-Fevzan Hafizehullah

___

📖 Kur'aniyye Fırkası:

🔸İslam’a mensup olduklarını iddia eden sapkın bir grup olan Kur'aniyyeler, sadece Kur’an ile yetinmeyi savunur ve Kur’an’ın tek başına yeterli olduğunu, sünnetin ise reddedilmesi gerektiğini iddia ederler.

🔸Sünneti inkâr etme düşüncesi eskiden beri sapkın gruplar arasında farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Kimisi sünneti tamamen ve detaylı bir şekilde inkâr ederken, kimisi sadece sözlü sünneti inkâr eder, fiilî sünneti kabul eder. Kimileri de yalnızca hadislerin mütevatir olmayanlarını reddeder.

🔸Bu sapkın düşünce, tarih boyunca çeşitli sapkın gruplar arasında dolaşıp durmuş ve 20. yüzyılın başlarında, İngiliz işgali desteğiyle Hindistan kıtasında “Kur’aniyyun” veya “Ehl-i Kur’an” olarak adlandırılan bir grup tarafından yeniden canlandırılmıştır.

🔸Bu grup, hadisleri tamamen reddetmiş ve yalnızca Kur’an’a dayanmayı savunmuştur. Kur’an’ın tek başına yeterli olduğunu iddia ederek, sünnete uymanın şirke götürdüğünü dahi öne sürmüşlerdir.

🔸Bu kişilerin düşüncelerini yaymak adına dernekler, dergiler, kitaplar ve medya araçları aracılığıyla büyük bir faaliyetleri vardır.

🔸Zamanla, sünneti eleştirme ve ondan yüz çevirme eğilimi başka gruplara ve başka ülkelere de sirayet etmiş, günümüzde ise bu sapkınlıklarını internet siteleri, kanallar ve çeşitli platformlar aracılığıyla yaymaya devam etmektedirler.

📝Öne çıkan görüşleri şunlardır:

❌ 1. Hadis-i şerifleri tamamen ve detaylı bir şekilde reddetmek ve yalnızca Kur’an’a uymak iddiası.
❌ 2. Resulullah ﷺ'in İslam’ı tebliğ ederken masumiyetinin/korunmuşluğunun olmadığını iddia etmeleri.

❌ 3. Birçok şer’i hakikati reddetmek (kabir hayatı ve şefaat gibi) ya da onları çarpık bir şekilde yorumlamak (cennet ve cehennem hakikati gibi).

❌ 4. Şer’i hudutları (ceza hükümlerini) ve birçok dini hükmü inkâr etmek veya saçma te’villerle yorumlamak.

❌ 5. Kur’an’da geçmeyen ibadetleri inkâr etmek (ezan ve mest üzerine mesh gibi).

Ancak çelişkili bir şekilde namaz, zekât ve oruç gibi ibadetleri de keyiflerine göre, cahilce ve Müslümanların tanımadığı garip şekillerde uygulamaktadırlar.

Şeyh Salih Sindi, Meraki'l-va'yi 337

🪧#DörtİmamlaSünneteBağlanıyorumSerisi 07

• İmam Malik rahimehullah şöyle demektedir:

«ليس أحد بعد النبي ﷺ إلا ويؤخذ من قوله ويترك؛ إلا النبي ﷺ»

*🔰"Resûlullah ﷺ dışında her insanın sözlerinin bir kısmı alınıp, bir kısmı terk edilebilir. Resûlullah ﷺ ise (bundan) müstesnadır."*

(Çünkü onun sözünün tamamı alınır ve hiçbir kısmı terkedilemez.)

*Bu sözün İmam Malik'e nisbeti müteahhir alimler arasında meşhurdur. İbn Abdilhadi, İrsâdû's-Salik (1/227)'te sahih olduğunu söylemiştir. İbn Abdilberr el-Câmi (2/91)'de İbn Hazm Usulü'l-Ahkam (6/145, 179)'da el-Hakem b. Uteybe ve Mücahid'in sözü olarak rivayet etmişlerdir.

Takıyuddin es-Subki de el-Fetava (1/147)'da İbni Abbas'tan rivayet etmiş ve çok güzel bir söz olduğunu belirtmiştir.*

🪧#DörtİmamlaSünneteBağlanıyorumSerisi 03

• Ebu Hanife rahimehullah şöyle der:

«إذا قلتُ قولًا يخالف كتاب الله تعالى، وخبر الرسول ﷺ؛ فاتركوا قولي»
*🔰"Allah Teâlâ'nın kitabına ve Resûlullah ﷺ'in hadisine muhalif bir söz söylersem, benim sözümü terkedin."*

el-Fellâni, el-İkaz 50. sayfada aktardı. Ayrıca bu sözü İmam Muhammed'e de nispet etti.

• el-Fellani ardından şöyle demiştir:

«هذا ونحوه ليس في حق المجتهد؛ لعدم احتياجه في ذلك إلى قولهم؛ بل هو في حق المقلد»

*🔰"Bu ve benzeri sözler tabi ki müctehid kişi için değildir. Çünkü müctehidin onların bu tür sözlerine ihtiyacı yoktur. Bilakis bu söz, mukallid için geçerlidir."*

🪧#DörtİmamlaSünneteBağlanıyorumSerisi 02

•Türk asıllı hanefi alimi ve İbnu'l-Humam'ın hocası İbnu'ş-Şihna (ö. 815/1412) şöyle der:

«إذا صح الحديث وكان على خلاف المذهب عمل بالحديث، ويكون ذلك مذهبه، ولا يخرج مقلده عن كونه حنفيا بالعمل به؛ فقد صح عن أبي حنيفة أنه قال: (إذا صح الحديث فهو مذهبي) . وقد حكى ذلك الإمام ابن عبد البر عن أبي حنيفة وغيره من الأئمة»
*🔰"Eğer mezhebe muhalif bir hadis sahih ise hadisle amel edilir. Bu da onun (Ebu Hanife'nin) mezhebi sayılır. Ebu Hanife'yi taklid eden kişi, bu hadisle amel ettiğinde hanefi olmaktan çıkmaz. Çünkü Ebu Hanife'nin 'Hadis sahih olursa benim mezhebim odur' sözü sahih bir yolla gelmiştir. Nitekim İbn Abdulberr, bunu Ebu Hanife ve başka alimlerden rivayet etmiştir."*

İbn Abidin, Haşiye 1/68

Bu sözler, o alimlerin yüksek ilimlerinin ve takvalarının bir sonucudur. Çünkü bütün sünneti kuşatamadıklarına işaret etmişlerdir.

Zira bazen onlar, kendilerine ulaşmamış bir sünnete muhalif görüş ortaya koyabilirler. Böyle bir durumda bizlere, sünnete tabi olmayı ve bunu onların mezhebi olarak kabul etmeyi emretmişlerdir. Allah hepsine rahmet eylesin.

Namazda Verdikleri Sözü Namazdan Sonra Bozanlar | Şeyh Süleyman er-Ruhayli

_____

📝Namaz kılan herkes, fatiha suresini okuduğunda diliyle: "Ey Allah'ım! Yalnızca Sana ibadet ediyorum" der.

1⃣ Bunlar arasında kim, namazın dışında yalnızca Allah'a ibadet ederse sözünde sadıktır.

✅ Yalnızca Allah'a kurban kesen sadıktır.

✅ Yalnızca Allah'a secde eden sadıktır.

✅ Yalnızca Allah'a dua eden sadıktır.

2⃣ Ama namazda yalnızca Allah'a ibadet ederim diyen, sonra namaz dışında ortaklar edinen kişi bu sözünde yalancıdır.

❌ Kabirlere adak adayan kişi yalancıdır.

❌ Kabirlere yakınlaşmak için kurban kesen yalancıdır.

❌ Ölmüş şeyhinden medet bekleyen yalancıdır.

❌ Kahin ve sihirbazlara giden kişi yalancıdır.

"Pazartesi Doğdum" Sözü, Mevlid Kandiline Delil Olur mu? | İmam Salih El-Fevzan Hoca (Allah onu korusun)

Ebu Katade radıyallahu anh'den rivayet edilen ve Sahih-i Müslim'de geçen hadiste, Resulullah ﷺ'e pazartesi günü orucu hakkında soruldu.

Nebi ﷺ dedi ki: "Ben o gün doğdum ve o gün bana vahyedildi."

Burada Rasûlullah ﷺ, Pazartesi günü oruç tutmakla ilgili iki hikmeti zikretmiştir:

1. Çünkü kendisi bu günde doğmuştur.

2. Bugünde peygamber olarak gönderilmiştir.

3. Ayrıca başka bir hadiste amellerin Allah'a pazartesi ve perşembe günleri arz edildiğinden dolayı oruç tutmayı sevdiği de zikredilmiştir.

Bu nedenle bazı alimler, Pazartesi günü oruç tutmanın Perşembe günü oruç tutmaktan daha önemli olduğunu, çünkü daha fazla hikmet içerdiğini söylemişlerdir.

Nebi ﷺ'in pazartesi doğması ve Kur'an'ın kendisine o gün vahyedilmesi, pazartesi günleri oruç tutmanın faziletinin büyüklüğünü gösterir.

Bu hadise bakıp Mevlid kutlayanlar için aslında bu hadiste hiçbir delil yoktur. Çünkü onlar bu günde oruç tutmuyorlar, aksine bol bol ve çeşit çeşit yemek yiyorlar.

"O gün benim doğduğum gün" sözünden maksat, pazartesi orucunun faziletini belirtmektir. Kim o gün kutlama yapmak isterse, bunun yolu o günü oruçlu geçirmektir.

Ama o gün tilavet, medhiye ve benzeri şeyler okumak için toplanmak ise Allah'ın hakkında hiçbir delil indirmediği, sonradan çıkarılan ve bid'at olan konulardan biridir.

Bunlar Resûlullah ﷺ'den gelmemiştir.

| Şeyh Abdurrezzak el-Bedr'in sözlerinden özetlenmiştir.

«Ümmetimin İhtilâfı rahmettir» hadisi | Prof. Dr. Salih El-Fevzan Hoca (Allah onu korusun)

?Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır.”
Enam suresi 159. ayet

Sizler şunu biliyor musunuz?

Mescidi Haram’da (yani Kabe’de) yakın zamana kadar dört tane mihrap vardı. Her mezhep, kendi mensupları ile cemaat olup Kabe’nin yanında aynı anda ayrı ayrı namaz kılıyorlardı. Allah'a şükürler olsun ki O, insanları tek bir imam arkasında toplayarak bu çirkin görüntüyü yok etti.

İşte bunların hepsi mezheplere ve görüşlere tabi olunduğu için meydana geldi. Öyle ki namazlarda bile ayrıldılar: Hanefi, Hanbel’inin arkasında; Hanbeli, Şafiî'nin arkasında namaz kılmaz oldu. Aynı anda namaz kılmayı bıraktılar. Bazısı vakit ilk girince kılarken diğeri vaktin en sonunda namaz kılar hale geldi.

Bunun sebebi filan kişinin, namazın geç bir vakitte kılınması gerektiği görüşünde olması; diğer bir kişinin de ilk vaktinde kılmanın daha üstün olduğu görüşünde olmasından kaynaklıydı. Herkesi razı etmek için onlarda her iki vakitte de ayrı ayrı namaz kılmaya başladılar.

Bu durumu, içinde yaşadığımız bu zamandaki bazı devletlerde hala görmekteyiz. Hatta kimileri cuma namazını dahi aynı vakitte kılmıyorlar. Bazı kişiler cumayı, falan kişinin görüşüne dayanarak ikindi namazına kadar erteliyorlar. Onlardan kim erken kılmak isterse falan cemaatle kılıyor kim de geç kılmak isterse diğer cemaatle kılıyor.

Ama Allah'a şükürler olsun ki bu mübarek davetin gölgesindeki bu beldemizde, sahabenin üzerinde bulunduğu dine dönüldü ve Mescidi Haram’da aynı vakitte ve tek imamın arkasında hep beraber namazlar eda ediliyor.

? Şeyh Salih el-Fevzan - Altı Esas Şerhi

? Yeni kitapçık

———❁❁❁———
ŞEYH ABDULKÂDİR GEYLANİ'NİN, KÂDİRİ TARİKATINA RED YAPAN BAZI SÖZLERİ
———❁❁❁———

?Kâdiri tarikatına bağlı kimseler, Abdulkadir Geylani'ye muhalif olan bir çok itikatı ve ameli savunurlar.

❌ Kâdiriler zorda kalınca Abdulkadir Geylani'yi yardıma çağırırlar.

✅ Abdulkadir Geylani ise şöyle der:

?Tevhide önem ver! Bütün işlerin başı tevhiddir.

?Tüm ihtiyaçlarını Allah'a havale et ve O'ndan iste.

?Allah'tan başkasından istemekten utanmıyor musun?

?Ey yaratılmış olanlara dert yanan kişi! Yaratılanlara şikâyet ne fayda sağlar?

❌ Kâdiriler Allah'ın her yerde olduğunu iddia ederler.

✅ Abdulkadir Geylani ise şöyle der:

?Allah'ı, 'O, her yerdedir' diye vasfetmek caiz değildir. Aksine, O'nun gökte, arş üzerinde olduğu söylenir.

❌ Kâdiriler, velilerin hatasız olduğunu iddia ederler.

✅ Abdulkadir Geylani ise şöyle der:

?"Masumiyet/ismet, bize ait değildir; bu sadece peygamberlere mahsustur."

Devamı için pdfyi inceleyebilirsiniz...

Bid'at Ehli, Havz'dan Kovulur! | Şeyh İbn Useymin rahimehullah

? Nebi ﷺ şöyle buyurdu: “Ben havuzun başına sizden önce gideceğim. Bana gelenler (oradan) içecek, içen de bir daha asla susamayacak. Ancak bana bazı insanlar getirilecek, onları tanıyacağım ve onlar da beni tanıyacaklar. Sonra aramıza engel konulacak. Ben diyeceğim ki: ‘Onlar bendendir.’ Bana denilecek ki: ‘Sen, onların senden sonra neler çıkardıklarını bilmiyorsun.’ Bunun üzerine ben, ‘Benden sonra (dini) değiştirenler defolsun, defolsun!’ diyeceğim.” (Buhari: 6212, Müslim: 2290).

? İmam Kurtubi (rahimehullah) şöyle demiştir:

Âlimlerimiz (rahmetullah aleyhim) dediler ki:

? "Allah’ın dininden dönen, Allah’ın rızasına uygun olmayan ve O’nun izni olmadan yenilikleri dine sokan herkes, havuzdan uzaklaştırılacak ve oradan kovulacaktır. Bunların en fazla kovulacak olanları, Müslümanların cemaatine karşı çıkan, onların yolunu terk edenlerdir. Bu kovulan grupların başında farklı mezheplere ayrılan hariciler, çeşitli sapıklıkları olan Rafıziler ve hevesleriyle hareket eden Mutezile gibi gruplar vardır. Bunların hepsi dinde değişiklik yapanlardır. Aynı şekilde zulümde aşırı gidenler, haksızlıkla gerçeği gizleyenler, hak sahiplerini öldürenler ve aşağılayanlar, büyük günahları açıktan işleyenler, günahları hafife alanlar, sapkın inanç sahipleri ve bidat ehlidir.”

el-Tezkire fi Ahvalil Mevta ve'd-Daril Ahira, s. 352