?Ömer İbn'ul Hattab (رضي الله عنه) demiştir ki:

─────────────────

“(Ne kendisinin) hidayet üzere olduğunu düşünerek sapan kimsenin ne de dalalet olduğunu düşünerek hidayeti terk eden kimsenin özrü (mazareti) yoktur. Zira emirler açıkça konulmuş, hüccetler tespit edilmiş ve özür (mazeret) kalkmıştır."

[Şerhus Sunne, Berbehari 12]

İşte Salihler Böyleydi:
*Bekr bin Abdullah el-Müzeni (رحمه الله) der ki:

"Gülerek günah işleyen ağlayarak 
cehenneme girer."

? Hilyet'ul-Evliyâ, 6/185 (8407)*

*Sabit el-Bunânî der ki:

"Ölü kabre konduğu zaman salih amelleri onu özler. Azab meleği gelince de amellerinden birisi: «Ondan uzak dur! Sadece ben kalsam bile ona ulaşamazsın» der."

? Hilyet'ul-Evliyâ, 6/189 (8424)*

*Abbas b. Velid b. Mezyed, babasından bildiriyor:

Said b. Abdilaziz’e:
"Rızkın yeterli olanı ne kadardır?" diye sorulunca:
"Bir gün tok, bir gün aç olmaya yetecek kadardır." karşılığını verdi.

? Hilyet'ul-Evliyâ, 6/126 (8196)*

•Kibarca konuş. (Bakara/83)
• Gerçeği konuş (Al-i İmran/17)
• Adaleti konuş (Enam/152)
• Zarifçe konuş (İsra/23)
• Dürüst konuş (İsra/28)
• Nazikçe konuş (İsra/28)
• Yumuşak dilli konuş (Taha/44)
• Yalansız konuş (Hac/30)
• Anlamlı konuş (Müminun/3

?İbnu Kayyım el-Cevziyye rahimehullah el-Cevabu'l-Kafi li men Se'ele ani'd-Deva'i'ş-Şafi isimli eserinde diyor ki:

Allah teala'ya şirk koşma türlerinden biri de Allah'tan başkası adına yemin etmede olduğu gibi konuşmada yapılan şirktir. Nitekim İmam Ahmed ve Ebû Dâvûd, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:

"Kim Allah'tan başkası adına yemin ederse, şirk koşmuş olur." (307) el-Hakim ve İbn Hibban bu rivayete sahih demişlerdir.

Bir kimsenin, yaratılmış bir varlık için "Allah ve sen neyi dilersen..." demesi de bu kapsamdadır. Nitekim Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'den sabit olduğuna göre, kendisine "Allah ve sen neyi dilersen..." diyen bir adama, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem "Beni Allah'a eş mi koşuyorsun!? Yanlızca Allah neyi dilerse,' de!" buyurmuştur.(308)

"Sizden, istikamet üzere olmak isteyenler için de... (Tekvir, 28) ayetinde olduğu gibi Allah teâla'nın insan için de meşietin var olduğunu belirtmiş olmasına rağmen bu böyledir.

Hal böyleyken "Ben Allah'a ve sana dayanıyorum." Benim için Allah ve sen yetersin," "Allah'tan ve senden başka bir şeyim yok," "Bu, Allah'tan ve sendendir," "Bu. Allah'ın ve senin bereketindendir," "Benim için gökte Allah, yerde sen," "Allah'a ve falanın hayatına yemin olsun ki." "Allah ve falan için adak olsun ki," "Allah ve falan için tevbekârım ki," "Allah'tan ve falandan ümidim o ki..." gibi sözler hakkında durum nasıldır bir düşünün!

Bu lafızlarla "Allah ve sen neyi dilersen." sözünü karşılaştırın, sonra da hangisinin daha çirkin olduğuna bakın! Böylelikle bu sözlerin sahibi olan kişinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yukarıdaki sözü söyleyene verdiği cevaba ne kadar müstahak olduğu görülecektir. Ayrıca yukarıda işaret edilen kimsenin, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i Allah teâlâya denk tutarken, bu sözleri söyleyen kimsenin hiçbir şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e yakın olamayacak birini -hatta belki de düşmanlarından olan birini- âlemlerin Rabbine eş koşmuş olduğu görülecektir.

Secde, ibadet, tevekkül, gönülden yönelme, takva, haşyet, tevbe, adak, yemin, tesbih, tekbir, tehlil, tahmid, istiğfar, boyun eğmek ve ibadet maksadıyla başı tıraş etmek, Beytullah'ı tavaf, dua vb. hepsi, sırf Allah için yapılacak olan, O'ndan başkasına, mukarreb melek için de, gönderilmiş bir peygamber için de yapılması yakışmayan ibadetlerdir.

İmam Ahmed'in, Müsned'inde geçtiği üzere günah işleyen bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e getirilmis. adam "Allah'ım, ben Muhammed'e değil Sana tevbe ediyorum." demişti. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem "Hakkı, sahibi için itiraf etti (sahibine teslim etti. buyurdu.(309)

?(307)- Ebú Dávid, H.No: 3251; Temiz, H. No: 1535.

?(308)- Buhâri, el-Edebu'l-Mufred, H. No: 783; Nesaï, 'Amelu'l-Yevm ve'l-Leyle, H. No: 988; İbn Mâce, H. No: 2117.

?(309)- Ahmed, Müsned, 3/435; el-Hâkim, el-Mustedrek, 4/255.

*?Kaynak: Kalbin İlacı/ed-Dau ve'd-Deva, Guraba yayınları, Türkçe baskı sayfa* 280-281-282.

***Usâme ibnu Zeyd  (رضي الله عنه)  şöyle dedi:

"Allah Rasûlü ﷺ yüksek bir yerden, Medine’nin taştan yapılmış yüksek binalarına baktı ve şöyle buyurdu:

“Sizler benim görmekte olduğum tehlikeleri görüyor musunuz?

Şüphesiz ben fitne ve felaketlerin evlerinizin yanlarına yağmur sularının düştüğü yer gibi düştüğünü görüyorum.”

"(Buhari 1878), "(Muslim 7427, 2885/9).***

"وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنࣲ وَلَا مُؤۡمِنَةٍ إِذَا قَضَى ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥۤ أَمۡرًا أَن یَكُونَ لَهُمُ ٱلۡخِیَرَةُ مِنۡ أَمۡرِهِمۡۗ وَمَن یَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلَـٰلࣰا مُّبِینࣰا" الأحزاب ٣٦

"Allah ve rasulu bir şeye hükmettiği zaman, ne mü'min bir erkek ne de mü'min bir kadın için o işlerinde artık hiçbir seçim hakkı yoktur!

Kim Allah'a ve rasulune isyan ederse şüphesiz ki apaçık bir sapıklıkla sapmış olur."

Ahzab Suresi 36. ayet