Ukbe -radıyallahu anh- anlatıyor:

“Bir gün Rasûl-i Ekrem ile karşılaştım. Yâ o benim elimden veya ben onun elinden tuttum. Buyurdular ki:

– Ey Ukbe, dikkat et! Sana dünya ve âhiret ehlinin en üstün ahlâkından haber vereyim: Gelmeyene gitmen, vermeyene vermen ve sana kötülük edeni affetmendir.”

“Allah, muhakkak surette kötülüğü affeden kişiyi aziz kılar.” (Müsned, II, 235, 238)

Eskiyen İmanımıza bir tazelik katalım.

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Elbisenin eskimesi gibi sizlerin göğsündeki iman da eskir. Allah Teâlâ'dan, kalplerinizdeki imanı yenilemesini isteyin.

إنَّ الإيمانَ لَيَخْلَقُ في جَوْفِ أحدِكُمْ كَما يَخلَقُ الثّوبُ، فاسْألُوا اللهَ تعالى: أنْ يُجَدِّدَ الإيمانَ في قُلوبِكمْ

Suyutî, Camiu's Sağir 1951

...

Ne güzel bir hadis değil mi?
Eski iman, eskiyen iman, eskimiş iman...

Ne zaman iman ettik?

Kendimizi bildik bileli değil mi?
Peki, imanımıza hiç bakım yaptık mı?
Yırtık, söküğünü diktik mi?
Üstündeki kiri pası temizledik mi?

İman elbisemiz üstümüze tam oturuyor mu?
Yoksa bid'at ve hurafelerden dolayı bol mu geliyor?
Yoksa ibadet ve taatsizlikten dolayı dar mı geliyor?
Yoksa leke ve kirlerden, ahlaksızlık ve huysuzluktan dolayı yakışıksız mı duruyor?

En son ne zaman bakım yaptık imanımıza?
Namazla, oruçla, hacla, umreyle, dürüstlük ile, vefa ile, diğerkamlık ile, iyi huyluluk ile bakım yaptık mı?

Yoksa yıllar önce okullarda, camilerde öğrendiğimiz ve üstüne bir şey katmadığımız eskimiş bir imanla mı dolaşıyoruz?

Temiz olduktan sonra bir elbiseyi bir ömür boyu giyebiliriz. Ama kirlendi mi kokmaya başladı mı pis oldu mu onu yıkar, ütüler ve bir daha giyeriz.

Sahi yıpranmış imanımızı en son hangi güzel ahlak ve davranış ile ütüledik?

Ya da lekelenmiş imanımızı en son ne zaman yıkamaya verdik?

Biliyorsunuz bazı lekeler vardır geçicidir, bazıları inatçıdır, bazıları da kalıcı lekelerdir.

Acaba imanımıza musallat olmuş lekeler kalıcı mı? Şirk gibi.

Yoksa inatçı mı? Kibir, riya, haset, bencillik gibi.
Yoksa geçici mi?

Allah'ım, imanımızı her türlü pislikten koru! Şirk pisliğinden, nifak lekesinden, kibir kirinden, haset kokusundan muhafaza eyle!

Bizlere hanif yani halis muhlis yüzde yüz ihlaslı bir iman nasip et!
Âmin

Murat Padak

@ahsentakvim
#huzurlupazarlar 🥀

SEYYİDÜ’L-İSTİĞFÂR DUASI

Rasûl-i Ekrem Efendimiz sözlerine devamla şöyle buyurur:

“Her kim, bu Seyyidü’l-İstiğfârı sevâbına ve fazîletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olur. Yine her kim, sevâbına ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse cennetlik olur.”

“Tövbe yâ Rab hata râhına gittiklerime
Bilmeyip ettiklerime bilip ettiklerime”

Geceye nazlı bir niyaz:

“Biliyorum yâ Rabbi, günah işlemek bana yakışmıyor ama affetmek sana çok yakışıyor”

Dua…

HERKES KENDİ AMELİYLE İMTİHAN OLUNACAKTIR.

وَمَنْ بَطَّأَ بِهِ عَمَلُهُ ؛ لَمْ يُسْرِعْ بِهِ نَسَبُهُ "

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Bir kimsenin ameli (işi) onu geciktiriyorsa nesebi öne geçiremez.

Müslim 2699

Yani bir kimsenin kabiliyeti yoksa babasının kabiliyeti ona verilmez. Bir kimsenin ehliyeti yoksa dedesinin dindarlığı ona fayda vermez. Bir kimsenin dini yeterliliği yoksa akrabasının yeterliliği onu öne almaz. Babasının, dedesinin, dayısının ünvanını kullanarak öne geçmek isteyenler dünyada öne geçerler. Ama Allah katında asla öne geçemezler.

Murat Padak

"Hayatımızda sünnet eksikliği varsa hurafeler çoğalır. Seçici olmamızı sağlayan şey hadisi şeriflerdir."

√ Kaliteli insan, hadisi şeriflere uygun olan insandır.
√ Sen kaliteliysen, kaliteliyi seçebilirsin ancak.

'Mişkatül Mesabih Okumaları'
14.02.2024

Saraydaki Mutsuz Kadın!

Allah iman edenlere de Firavun’un karısını misal vermektedir. O, şöyle demişti: “Rabbim, katından; cennette benim için bir ev yap. Beni, Firavun’dan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selametle kurtar!”
Tahrim Sûresi 11

Zulüm Olan Evde Rahat Yoktur!

Bu duayı yapan, dünyanın en güçlü adamı Firavun’un karısı idi. Kaldığı ev, ev değil saraydı. Belki yalıydı, belki bu evin görkemiyle yarışacak başka bir ev yoktu. Bu evde bir dediği iki edilmiyordu. Her türlü lezzetli yiyecekler ve meyveler geliyordu. Hizmetçiler hazır kıta bekliyordu. Ne her gün süpürülmesi gereken oda vardı! Ne de bulaşık...

Ama kadın huzursuzdu. Gözü bunların hiçbirinde değildi. Saraydaydı ama görmediği cennetin hayalini kuruyordu. “Rabbim, bana kendi katından bir ev ver,” diyordu. “Sarayda bir zalimle kalacağıma, senin vereceğin eve razıyım,” dedi.

Demek ki, saraylarda yaşayan, bir dediği iki olmayan, bir eli yağda bir eli balda, yediği önünde yemediği arkasında olan, müreffeh ve lüks hayat içinde olan kadınlar da var ve onlar da içinde yaşadıkları durumdan memnun değiller.

Bazı kadınlar cennete hasret yaşıyor bu dünyada... En büyük saraylarda yaşasa da cennetten bir ev arzuluyor. Belki bugün kocasının adı Firavun değil ama kocasından ve onun yaptıklarından dolayı üzüntü duyuyor. Kocası belki en iğrenç işleri yapıyor ama kendisi Allah’tan korkuyor. Evet, nice zalimlerin eşleri vardır ki, kocalarından uzaktırlar ve onların yaptıkları işlerden beridirler.

Evine gelmeyen, gelince de rezalet çıkaran bir sürü koca var. Gelmesi bir türlü, gelmemesi bir türlü. Ne kocadır ne de babadır. Evini barınak olarak kullanan bir zalimdir. Evin kadını ise derdini ne babasına ne de kardeşine açamıyor.

Seslerin kesildiği ve nefeslerin horlamaya dönüştüğü o anlarda yanağından dökülen yaş ile utana sıkıla ellerini küçük küçük açmış ve: “Rabbim, beni bu adamdan kurtar! Bu adamın işlerinden kurtar! Ben bu dünyada saray değil, cennetinde bir ev istiyorum. Beni bu zalim aileden de kurtar! Kocamın günahını bana yıkan bu insanlardan da kurtar!” diye dua ediyor.

Bir Firavun’un eline düşmüş binlerce kadın var belki de! Kaçacak bir yeri olmayan, tutunacak bir dalı olmayan, sığınacak bir limanı olmayan kadınlar da var...

Allah, müminler için bu kadını örnek verdi. Böyle kadınlar da var. Unutmayın dedi.

Bir de Hazreti Nuh’un ve Hazreti Lut’un karısı vardı. Onlar da iki salih ve peygamberin nikâhı altında olmalarına rağmen iman etmediler. Bir peygamberle aynı yatağı, aynı sofrayı ve aynı evi paylaştılar. Ama yine de iman etmediler. İman öyle bir şeydir ki, dünyanın en büyük zaliminin karısına nasip olur. Öyle bir şeydir ki, bir peygamberin nikâhı altında olan kadına nasip olmaz![1]

Allah Teâlâ bizlere bu ayetlerden ders çıkarmayı nasip etsin!

[1] Tahrim 10. Araf 83. Hud 81. Hicr 60. Neml 57. Ankebut 32-33.

Murat Padak

#BirSayfaBirAyetBirHikmet

“En hayırlı kapıyı açacak o’lan Allah’a güven…”

#AhseniTakvim