Merhaba. Kaliteli içerikler ve sansürsüz görüntüler paylaşıyorum 👌
Youtube Kanalım : youtube.com/sahinozkan
Instagram : instagram.com/sahinozkan
Reklam/İletişim İçin : @sahinozkan00
Kanal Davet Linkimiz : t.me/sahinozkan0
www.sahinozkan.com.tr
Last updated 3 days, 12 hours ago
Tüm Dünyadaki ve Türkiye'deki Anlık Gelişmeler! 📝🌎
🗂 Kanallarımız: https://t.me/addlist/R00yXUe_npcxZWZi
👨💻 Reklam: @buzzads
Last updated 4 weeks ago
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman
Last updated 3 weeks, 2 days ago
Bugün İsrail ordusuna gıda ve lojistik destek veren iki firmanın yanından geçtim. İkisinde de yığınla insan vardı. Aklımdan çok şey geçti. Dünyada tescil edilmiş melun bir ülkenin katil ordusuna destek veren firmalar ülkemizde cirit atıyor. Tüm İslam ülkelerinde de varlar. Sanırım halkın büyük kesimi boykota yanaşmıyor.
Bazıları boykot etmek yerine, devlet yasaklasın diyor. Devlet yasaklamıyor, kendisi de alışverişten vazgeçmiyor. Kendisi sakız alırken seçici davranmıyor ama devlet bu sakızı ülkeye sokmasın diyor. Devletin kabahati yetkilileri ilgilendirir, senin kabahatin seni ilgilendirir.
Sonra aklıma Nûr sûresindeki ayet geldi. İsrail ordusuna çok açık bir şekilde destek verdiğini ikrar eden bir firmadan bir kişi neden alışveriş yapar? Neden oradan kahve içer, neden yemek yer?
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(اَلْخَبٖيثَاتُ لِلْخَبٖيثٖينَ وَالْخَبٖيثُونَ لِلْخَبٖيثَاتِۚ )
Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara lâyıktır.
Nûr sûresi 26.
Kötü firmalar kötü insanlara layıktır. Kötü insanlar kötü firmalara layıktır. Zulmetmeye gücü yetmeyenler paralarıyla zulme destek oluyorlar. Çocukları, kadınları, yaşlıları, yeni doğmuş bebekleri öldüren katillerle aynı safta duramayanlar, onlara gıda, lojistik ve para desteğinde bulunuyor.
Anladım ki herkesin içinde biraz zulüm var. Sadece zulmedecek fırsata ulaşmıyor. Ama zalime zulmetmesi için imkan veriyor. Allah ıslah etsin!
Bir de tesettürlü hanımefendileri bu gibi yerlerde görünce daha da üzülüyorum. Bizim gibi giyiniyor ama onlar gibi yiyor. Bizim mahallede yaşıyor ama parasını düşman mahallesinde harcıyor. O kadın başörtüsü nedeniyle zulme uğrasa ona biz sahip çıkarız ama o, kendisine zulmeden firmalarla flört ediyor...
Rabbim bizlere şuur ve basiret ihsan eylesin!
Murat Padak
Sahabeden Sad, Allahın Resulü sallallahu aleyhi veselleme: ‘Ya Rasulallah, insanların belası/imtihanı en çetin olanı kimdir?” diye sordu. Bunun üzerine Allah
ın Resulü şöyle buyurdu: “Peygamberler ve sonra da derece derece müminlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar bela görür/imtihana tâbi tutulur. Bela müminin yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz.” (Tirmizi)🍂
"İNNE MEIYE RABBİ, SEYEHDİN..!”
Bu Ayet-i Celile’yi dağlara taşlara haykırmak, her gördüğüm yere yazmak istiyorum BÜYÜK HARFLERLE..
"İNNE MEIYE RABBİ, SEYEHDİN..!”
Belki bir çoğumuz ilk defa işittik, Rabbimizin bize böyle bir vahiy indirdiğini..
Belki yüzlerce mukabeleye gittik, defalarca kendimizde okuduk ama birazdan ilk defa işiteceğiz..
Bir kaç zamandır, kimi görsem ruhsal sorunlar yaşıyor, sürekli depresif ve üzüntü içerisinde..
"Toplumumuzun neredeyse yüzde 90'ı depresyonda" desem, abartmış sayılmam..
Keza çocuklarımız
Hep bir ağızdan
“Ölsem, kurtulsam” diyoruz, ama dertlerimizi Kur’an'a arz ettiğimizde utanır mıyız acaba!
Şuara Suresi’ne derdimizi anlatalım mesela..
Haydi, şu an yüreğimizin baş köşesine oturtup, uykularımızı kaçıran sıkıntıyı fısıldayalım..
Sonra dönüp Ayet-i Celile’yi okuyalım..
Şuara Suresi, bizlere Musa (As)'dan bahsediyor.
Düşünün ki bir gruba önder olmuşsunuz, kimseye bir zararınız yok ama dünyanın en en en zalim adamı peşinizde!
Sizi ve size inananları acı içinde öldürecek!
Ve siz kaçıyorsunuz, onlar kovalıyor..
Hikâye anlatmıyorum, bizzat Ayet-i Celile’de Rabbimizin buyruğunu izah ediyorum..
Koşuyorsunuz ve geldiğiniz yer, koskoca Kızıldeniz’in kıyısı..
Atlasanız, boğulacaksınız..
Dursanız, Firavun ordusuyla geliyor; doğranacaksınız!..
İşte, tam da böyle bir zamanda kavmi, Musa (As)'a teselli vermedi,
“Öl de, ölelim demedi..
Aksine, büyük bir hışımla;
- İşte yakalandık! Ey Musa sen açtın başımıza bu belayı!
diye söylenmeye başladılar.
SubhanAllah..
Düşünebiliyor musunuz!..
Bir anda yol arkadaşlarınız, dostlarınız en zor anınızda “Senin yüzünden!" diye homurdanmaya başlıyor, önden Kızıldeniz köpürüyor, arkadan Firavun geliyor..
Musa (as)'ın dilinden tek bir nida çıktı o anda ki;
Kıyamet’e kadar her Mü’min zikredecek bu kelamı..
- İnne meıye Rabbi, seyehdin!
Yani;
- BEN ALLAH'LA BERABERİM,
O BANA ÇARE GÖNDERİR!
İşte bu kadar!?
Bu kelâm değil miydi Kızıldeniz’i yardıran, dert sanılan Firavun’u ordusuyla birlikte boğduran!?
Neden zor geliyor Rabbimize güvenmek bizlere!?
Bir defa gözyaşları içinde derdimize dönüp de;
- Ben Rabbimle beraberim, o bana çare gönderir!
desek, neden açılmasın ki o kapılar bize!
Böyle bir ânı, biz hayatımızda yaşamış olabilir miyiz?
Böylesine bir imtihanın yanından bile geçmemişken nedir bize hayatı zehir eden!..
Bizler, şeytanın üzüntü ile yaklaşacağını unuttuk çünkü..
Bizler şeytanı dahi unuttuk.
Sanıyoruz ki bu şeytan;
- Ramazanda bağlanan,
- Akşam ezanından sonra dolanan,
- Seccade katlanmazsa namaza duran(!)
- Sofra bekletilirse afiyetle yemeğe dalan..
- Arada ettiğimiz gıybetin yegane suçlusu(!)
İşte şeytanı bundan ibaret sayıyoruz..
Düşmanımızı tanımıyoruz ki; ona karşı siper alalım, savaşabilelim..
Oysa şeytan, en çok “üzüntü" den yaklaşır kardeşler..
Zira şeytan, çok iyi bilir ki;
Üzüntü, Rabbimiz’in sevmediği bir ahlâktır!..?
Bu yüzden Ayet-i Celile’sinde bizlere emreder;
- GEVŞEMEYİN, ÜZÜLMEYİN!?
Rabbimiz buyuruyor!
Namaz gibi, oruç gibi, hac gibi..
"ÜZÜLMEYİN”
Bunca isyan, bunca antidepresan, bunca bunalım depresyon durabilir mi bu Ayet’in karşısında!
Şu dünyada kısacık hayatımız, bunca üzüntüyle, kuruntuyla, olmazları oldurmaya çalışmakla geçirilecek kadar basit mi Allah aşkına!..
Vallahi dünya hızlıca geçip bitecek.
Peki, bu kadar geçici ve kısa kalınan bir yerde, bu değerli zamanı üzülerek, Allah‘ın istemediği bir ahlakı göstererek yaşamak ne kadar mantıklı?
İbrahim (as) ateşe atıldığında üzüldü mü?
Yoksa;
- Allah bana yeter;
O ne güzel vekildir!
deyip tebessüm mü etti alevlere!
Bu teslimiyet dolu yüreği yakar mı Mevla’sı!.?
Onlar, güne sabah namazı ile başlarlar. Ve her sabah önce minarelerden yükselen namaz çağrısına icabet ederler. Çünkü onlar bilirler ki, İslam adına yapılan tüm faaliyetlerin, toplantıların, mitinglerin ve çalışmaların bereketi, ezanı duyunca mescide koşabilmekte, namaz çağrısını duyunca gönülden icabet edebilmekte saklıdır…
Dillerinde sürekli Allah’ın zikri vardır. Kur’an’la bağlarını asla koparmazlar. En belirgin özellikleri güzel ahlaklarıdır. İddia değil, ikna adamlarıdır. Düşmanları bile içten içe hayranlık duyar onlara…
Aldatmazlar, aldanmazlar, satmazlar, yamulmazlar, yalpalamazlar, düz adamlardır, dik adamlardır. Hiçbir makam satın alamaz onları. Çünkü onlar cennet karşılığında Allah’a satmışlardır canlarını…
Ruhlarını koruyan adamlardır onlar... İdeallerinden ve hedeflerinden asla vazgeçmezler. Yıllar önce bıraktığınız yerde, yıllar sonra saçlarına ve sakallarına düşen aklarla ve alınlarındaki çizgilerle, aynı yerde dururken, aynı şeyi söylerken, aynı değerleri korurken, aynı zulme kafa tutarken, aynı heyecanla ve aynı ruhla beklediklerini görebilirsiniz onları…
Asla tepeyi terk etmezler. Değişmezler ve değiştirilemezler. Onlar hedefe kilitlenmiş adamlardır. Hedef, emaneti izzet ve şerefle teslim etmektir sahibine…
Kimileri slogan adamı derler onlara, kimileri marjinal, kimileri radikal… Belki sayıları azdır onların. Belki bir avuçturlar ama asla Siyonizm’in ve emperyalizmin avucunda olmamışlardır onlar. Kirlenerek çoğalmaktansa, kirlenmeden azalmayı tercih etmişlerdir. Değerlerini kaybederek zafer kazanmaktansa, değerlerini muhafaza ederek yenilmeyi seçmişlerdir. Çünkü onlar için en büyük zafer, âlemlerin rabbi olan Allah’ın rızasını kazanabilmektir.
Onları asla tembellik ederken göremezsiniz. Bir dizinin karşısında saatlerini harcarken ya da internetin ve sosyal medyanın karşısında diz çökmüş ve teslim olmuş şekilde bulamazsınız onları, rahat ve konfor yoktur onların sözlüklerinde. Bu dünyanın adamı değillerdir çünkü. Ve onlar bilirler ki, Allah için zamanından ve rahatından veremeyenler, vakti geldiğinde canlarını da veremezler…
İhale kovalarken, ayak kaydırırken, makam kapılarını aşındırırken, protokol fotolarına girmek için çırpınırken, mal ve makam için el pençe divan dururken göremezsiniz onları. Çünkü onların hürmeti, hürmet ettiklerinin İslam’a bağlılığı ölçüsündedir…
Geceleri gariplerin, yoksulların ve yetimlerin ihtiyaçlarına koşarken, gündüzleri bir mitingin organizesinde çıkabilirler karşınıza, bazen bir mahalle sohbetinde, bazen rahle başında bir ders halkasında, bazen ümmet adına yapılan bir toplantıda görebilirsiniz onları…
Bazen de üniversitelerin kampüslerinde, liselerin kantinlerinde çıkarlar karşınıza. Ama hep aktif, hep heyecanlı, hep istikrarlıdırlar. Gençken de heyecanlıdırlar, yaşlıyken de. Evlenince veya bir koltuğa oturunca ya da parayı bulunca da değişmezler onlar.
Bazen bir konferanstan diğerine, bazen bir toplantıdan diğerine koşarlarken rastlarsınız onlara. Kürsülerin, meydanların, salonların şahitliğinde hakkı haykırırlar. Kahvehaneler, mahalleler, varoşlar adım adım tanır onları. Alınlarında secde izi şehir şehir, ülke ülke şehadeti kovalarlar. Çünkü onlar vatanlarının sınırlarını tel örgülerle değil, inanç ve imanla çizenlerdir.
Hak yolunda sözlerini esirgemezler onlar. Sadece Allah’tan korkarlar. Bir ceketleri vardır sırtlarında, yeri ve zamanı geldiğinde onu da bırakıp çıkmasını bilirler. Parayla da araları iyi değildir onların. Olunca dağıtırlar, olmazsa sabrederler. Ve onlar bilirler ki, Allah için cebinden çıkarıp veremeyenler, vakti geldiğinde canlarını da vermezler.
Selam olsun adanmış Müslüman gençlere. Selam olsun ümmetimizin umutlarına. Selam olsun geleceğimizin muştularına…
Yazar
Dr. Abdülaziz Kıranşal ??
DELİNİN (!) BEYAZID-I BESTAMİ'YE TAVSİYESİ
Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp:
— Ne yapıyorsun? diye sordu. Hizmetçi:
— Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum, dedi. Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri:
— Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? dedi. Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu. Beyazıd Hazretleri:
— Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum, dedi. Hizmetçi:
— Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum, diye cevap verdi.
Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine:
— Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi.
Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri, delinin yanına sokularak:
— Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti:
— Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam - sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi.
Bu güzel ilâcı öğrenen Beyazıd Hazretleri:
— Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.
Bu ilâç, halen günah hastası olanlara tavsiye olunmaya değer bir ilâçtır. Yani bu formülün hükmü hâlâ devam etmektedir?
Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah'a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır.
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.
Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de.
Andolsun, bundan önce biz Âdem'e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de, İblis'ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.
Biz de şöyle dedik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun."
"Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur."
"Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın."
Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"
Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
Allah, şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker."
"Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz."
O da şöyle der: "Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?"
Allah, "Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun" der.
Haddi aşan ve Rabbi'nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.
Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı.
O hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın.
Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınmanındır.
İnanmayanlar, "Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!" dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur'an) onlara gelmedi mi?
Eğer biz onları o Kur'an'dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, "Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık" derlerdi.
Ey Muhammed, de ki: "Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!"
Taha suresi 111-135 ayetleri ?
Merhaba. Kaliteli içerikler ve sansürsüz görüntüler paylaşıyorum 👌
Youtube Kanalım : youtube.com/sahinozkan
Instagram : instagram.com/sahinozkan
Reklam/İletişim İçin : @sahinozkan00
Kanal Davet Linkimiz : t.me/sahinozkan0
www.sahinozkan.com.tr
Last updated 3 days, 12 hours ago
Tüm Dünyadaki ve Türkiye'deki Anlık Gelişmeler! 📝🌎
🗂 Kanallarımız: https://t.me/addlist/R00yXUe_npcxZWZi
👨💻 Reklam: @buzzads
Last updated 4 weeks ago
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı - President of Türkiye and AK Party Chairman
Last updated 3 weeks, 2 days ago