Social News

Description
Advertising
We recommend to visit

📚 EKitap Arşiv Kanalına Hoş Geldiniz.

Sesli kitap kanalımız:
https://t.me/seskitaplar

Grup:
https://t.me/ekitap_okugrup

Reklam: https://telega.io/c/Ekitap_oku

İletişim: @tansucan

Ads and reports:@tablig_vip

??AHANG SISTEMI??

•?•

Türkiye’den ve dünyadan haberler.

🗂 Kanallarımız: https://t.me/addlist/R00yXUe_npcxZWZi

👨‍💻 Reklam: @buzzads

Last updated 2 weeks, 4 days ago

2 years, 4 months ago
2 years, 4 months ago

Şatolarda, saraylarda Kanuni Süleyman, İran Şahı Pehlevi, Kraliçe Elizabeth ve daha nicelerinin konuğu olmuştu. Ama oralarda uzun süre kalamazdı. Kuştüyü yastıkta yatamaz, ortopedik yataklarda rahat edemezdi. O, Hasankale’de mezarlığın hemen yanı başındaki köşkünü yeğlerdi. Antreden geçince heybetli vücudu duvarlara sürünür, başını tavana vurmasın diye iki büklüm olurdu. O üşümezdi. Tek odalı bu konakta soba yanmazdı. Yorgan yerine sakosunu (palto) sırtına alır, öylece uzanırdı. İfadesine göre evinden konukları eksik olmazdı. Cinler, periler, şehitler, dervişler, erenlerle hem bu dünyayı hem de öteki tarafta olan biteni konuşurlardı.

Son nefesine kadar yaşadığı Hasankale’den başka sadece Erzurum’u görmüştü. Öyle Erzurum’un her semtini de bilmezdi. Çünkü onun kenar semtlerde işi yoktu. Taşmağazalar, Cumhuriyet Caddesi, Havuzbaşı’nda dolaşırdı. Arada bir kaybolduğunda Newyork’tan telefon açardı. Telefon konuşması belediye hoparlörlerinden hem Hasankale hem de Erzurum halkına duyurulurdu. Tek başına uçağa biner, 111 bin fit yükseklikte uçardı. Jupiter, Mars, Merkür’deki tanıdıklarına el salladıktan sonra Beyaz Saray’a konuk olurdu.

Diyarı gurbete yolu pek düşmezdi. Çünkü O Hasankale’nin hasretine dayanamazdı. İlhami Bey’e, İhsan Toraman’a, Daşbaşı Memmed’e, Zeki Dadaş’a, Oxfort mezunu Yaşar’a (Eski Belediye Başkanları) canı sıkılınca ortadan kaybolurdu. Bu yüzden yediden yetmişe her Hasankaleli yatağa düşerdi. Barış için araya dünyanın ünlü diplomatları girerdi. İsmail Cem ile Henry Kissinger’in uzun uğraşları sonucu nihayet sulh sağlanırdı. Enver Paşa, Halit Paşa, Kazım Karabekir Paşa, İsmet Paşa, Alvarlı Mahmut Paşa, Kındığılı Rüstem Paşa, Sansorlu Arif Paşa, Köprüköylü İzzet Paşa, Yağanlı Zabit Paşa, Soslu Kamil Paşa’nın omuzlarında baba ocağına, ana kucağına dönerdi.

Güreşte rakibi Deli Zafer, sohbette rakibi Yalancı Kenan’dı. Hiçbir şeyden çekmemişti bunlardan çektiği kadar. Muhlis Pehlivan, Kel Hayati, Necdet Pehlivan, Sivaslı Ali, Cücürüslü Hüseyin eline su dökemezdi. Deli Zafer’in şerrinden korkardı. Dost meclisine her adamı almazdı. Yalancı Kenan arada bir iskemleye ilişir, atıp tutmaya başladı mı ağzının payını alırdı. Çünkü rahmetli sululuğu sevmez, zinhar yalan söylemez, söyleyene de selam bile vermezdi!

Hülya Avşar az mı peşinden koşmuştu. Banyo günlerinde “Büyük Çermiği” kapatırdı. Sibel Can, Yeşim Salkım, Ajda Pekkan, Gönül Yazar, Ümmü Gülsüm, Nezahat Bayram, Nüket Duru, Ayla Algan, Nilüfer, Aliye Akkılıç, Muazzez Türüng, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Kibariye, Yıldız Tilbe, Sezen Aksu ve Muazzez Ersoy’dan oluşan koronun şarkıları eşliğinde soyunurdu. Soyunması da, giyinmesi de bir alemdi. Gömleğinin gopçalarını (düğme) Demet Şener açar, fanilasını Esin Maraşlıoğlu çıkarırdı. Uçkurunu Monica Lewinsky çözerdi. Ebru Şallı su döker, Gözde Tan sırtını sabunlardı. Masajını Hande Ataizi’nden başkasına yaptırmazdı. Çermik alemleri 40 gün 40 gece sürerdi.

İbo ile arası yoktu. Selahattin Pınar, Münir Nurettin Selçuk ve Celal Güzelses’i dinlerdi. Billoş’a çok kızardı. Bülent Ersoy’un kestirip, havan topu ile deldirdiğini anımsayınca küplere binerdi. Dikilen ama yıkılmayan pavyon uvertürlerine babalık ederdi. İbrahim Erkal’ın müziğini o yapar, sözlerini o yazardı. Paworotti, Mehveş Emeç O’ndan esinlenirdi. Repertuarında 55 bin 555 şarkı vardı.

Musalla taşına uzatıldığında kimse ölümüne inanmıyordu. Müezzin er kişi niyetine bağırıyor, toplanan cemaat cenaze namazı kılamıyordu. Katıla katıla gülmekten, akan gözyaşlarından hazirun abdestini tutamıyordu. Cemaat en az beş kez abdest aldı, güç bela namazı kılındı.

Adet üzerine imam sordu:

‘Ey cemaati müslimin merhumu nasıl bilirdiniz?”

Hepsi haykırdı:

‘İyi biliriz’ O’nun yalanlarının, düşlerinin, fantezilerinin, öykülerinin kimseye zararı olmamıştı.

Çünkü O TEYO PEHLİVAN’dı...”

2 years, 4 months ago

Hasankale’de Sebo’nun Lokantası’nda yemeğini yerdi. Bir oturuşta 193 lavaş, 249 porsiyon döner, 177 fasulyeli pilav, 188 tabak salata yerdi. Yediklerini Hacı Rüştü’nün çayı ile sindirirdi. Rahmetli Hasan Emmi O’nun yemekten sonra bir oturuşta 7777 bardak çay içtiğini görmüştü.

Okur yazar değildi, ama bilmediği dil, sökmediği alfabe yoktu. Çivi yazısını gözü kapalı yazardı. Tarih kitaplarını adeta yutmuştu. Türk, İngiliz, Rus, Arap, Fars, Alman, Fransız, Hint, Japon, Mısır, Yemen, Tanzanya, Uganda, Güney Afrika, Amerika tarihini ezbere bilirdi. Hatta tarihi bizzat yazmıştı. Car Nikola, Katerinayı vererek paçayı zor kurtarmıştı. Ünlü Tarihçi Naima yıllar sonra hatasını anlamış çadırda Katerina ile kalan kişinin Baltacı Mehmet Paşa değil, bizimki olduğunun tashihini yapmıştı. Orhun Nehri’ni ters akıtmış, Çinlileri aç susuz bırakmıştı. Malazgirt’in 5300 ton som demirden yapılmış kapılarını Alparslan değil O açmıştı. II. Ramses, Hammurabi, Anihal, Romen Diojen savaş tekniklerini ondan öğrenmişti. Mercidabık Meydan Muharebesi’nde Hasankale’ye adını veren Uzun Hasan’ı kurtarmış, 122 bin küffarı kılıçtan geçirmişti. Kan Kalesi’nde Hz. Hamza’nın 90 bin kılıç darbesi ile şehit düştüğünü unutamazdı.

İnancı uğruna büyük hizmetler vermişi. Yeniçeri Ağalığı sırasında kılıcının önünde kimler diz çökmemişti ki. Napolyon, Bonapart, Hitler, Neron, Stalin, Mussolini, Konficyus, Edison

Galile, Victor Hugo, Marks, Einstein, Jirinovsky, Mozart, Churchill, Frankeştayn ye daha niceleri O’nun kılıç zoru ile Müslüman olmuştu. Hatta ve hatta Aziz Nesin bile korku belasından nüfus kütüğüne “İslam” ibaresini yazdırmıştı. Son zamanlarda hepsi rüyalarına giriyor, “Gardaş Allah senden razı olsun. Sen olmasaydın geberip gidecek, cünüp ölecektik. Sayende Müslümanlıkla şereflendik” diye şükran duygularını dile getiriyorlardı.

Ünü yedi düveli sarmıştı. Duvarda asılı kispetine el atınca dünyadaki tüm pehlivanlar altına kaçırırdı. Biraz Zafer Pehlivan’dan çekinirdi, ama onunla da hiç karşılaşmamıştı. Kispetini giyer, yaz kış peşrev atar, bir türlü rakip bulamazdı. Bir gün, yani “fi tarihinin birinde” Cihan Pehlivanı Koca Yusuf, O’nunla güreşme gafletine düşmüştü. Hasankale’de yediği el ense ile havalanan Koca Yusuf’un koca bedeni Büyük Okyanus üzerinde uçmuştu. Rivayet olunur ki, Koca Yusuf şimdi ya bir balinanın karnında ya da bir köpek balığının dişleri arasında saklanmıştır.

Güreşte olduğu gibi boksta da rakip tanımazdı. Yabancılardan Muhammed Ali Clay, Mike Tyson, yerlilerden Cemal Kamacı’yı. Seyfi Tatar o’nun yüzünden boksu bırakmıştı. Rusların ünlü boksörü Alexander Medved küstahlığının cezasını çok fena çekmişti. Bizimkinden bir yumruk yiyen bu sefil, 9 katrilyon 99 trilyon 999 milyara kadar sayılmasına rağmen gözlerini açamamıştı.

Yüzmeyi “Büyük Çermik”te öğrenmişti. O kulaç atarken sularda yaşayan irili ufaklı bütün mahlukat selam dururdu. Bir keresinde İstanbul Boğazı’ndan girmiş, Suveyş Kanalı, Cebelitarık, Ümit Burnu, Büyük Okyanus güzergahını takiben Bering Boğazı’ndan çıkmıştı. İki gün iki gecelik bu maratonu nefes almadan suyun dibinden tamamlamıştı. Hasankale’lilerin duası, yunusların şaklabanlığı O’na bu zor yolculukta güç ve moral vermişti.

Attığını vururdu. Hedefi şaşırdığı görülmemişti. Eline tüfeği aldı mı bütün hayvanlar kaçacak delik arardı. Kargadan başka kuş tanımazdı, ama yarasa, kartal, atmaca’nın kökünü kurutmuştu. Filler, zebralar, aslanlar, pumalar O’nun korkusundan Brezilya ormanlarından dışarı çıkamıyorlardı. Bir keresinde Hasankale’de attığı bir mermi 5 kıtayı dolaşmış 324 kartal, 156 dinozor, 52 zürafa, 201 kaplan, 103 it balığını (köpek balığı) devirmişti.

O saf kan İngiliz tayına binerdi. Ata sporumuz ciritin babası sayılırdı. Bilge Kağan, Mete Han, Atilla, Osman Bey, Fatih Sultan, Atatürk O’na cirit attırırdı. Hasankale’de tayaların (ot yığınlarının bulunduğu mevki) oradan attığı cirit Ekvatoru dolaştıktan sonra geriye dönmüştü.

2 years, 4 months ago

Teyo Pehlivan 1913-1998
Asıl adı Tayyip İDE, 1913 yılında Erzurumun Pasinler ( Hasankale) İlçesinde doğdu.Espiriler ile dolu Yalancılığı ve hazır cevaplılığıyla ünlü olan Pehlivan’ın hayal dünyası oldukça geniş ve renkliydi. Gerçekte yaşamış gibi büyük bir ciddiyetle anlattığı hayalleri, en az Karadeniz fıkraları kadar şaşırtıcı ve komikti.

Okuma-yazma bilmediği halde radyoyu dinleyerek, gazetelerdeki fotoğraflara bakarak dünyayı yakından izleyen ve anlattığı sevimli yalanlarla tanınan, ‘Teyyo pehlivan’ lakaplı Tayyip İde, 28 Aralık 1998′te ömrünün büyük bir bölümünün geçtiği Pasinler’de 85 yaşında hayatını kaybetti. Hiç evlenmeyen, fıkraları dilden dile dolaşan ve çağdaş Nasrettin Hoca olarak nitelendirilen Teyyo pehlivan gençliğinde güreş sporuna büyük ilgi duyardı.

Her Cuma günü yapılan karakucak güreşlerinin en popüler ismi olan ancak sayılı galibiyeti bulunan Teyyo Pehlivan, kisbetini bir de hafta sonları yapılan düğünlerde giyerdi. Düğün konvoylarının önünü çıkarak peşrev yapan ve bu nedenle özel bahşiş alan Teyyo Pehlivan, fıkralarında Atatürk, İsmet İnönü, Hülya Avşar, Sophia Loren, Demi Moore, Micheal Jackson, Rıdvan Dilmen gibi ünlülere yer verdi.

Teyyo Pehlivan ardında birkaç kitap dolduracak kadar mizahi hatıra bıraktı.

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Usta Gazeteci Süreyya Çarbaş, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti tarafından çıkarılan ve 1999 yılında yayınlanan Rakım 2000 Dergisi’nde Teyo Pehlivan’ı bakın nasıl anlatıyor;

“Sophia Loren O’nun sevgilisi…

Ronald Reegan O’nun sırdaşı…

Muhammet Ali’yi yumruğuyla Müslüman etti…

Amerika’yı keşfeden O’ydu…

Cebelitarık O’na dar geldi…

0, Manş’ı ‘it balıkları’nın korkusuyla iki kulaçta geçti

O’nun sohbetine doyum olmazdı. Anlattığı her öykü aylarca emek verilen bir senaryo değil, anlık ürünlerdi. Sanki ağzından bal damlardı. O’nu dinlemek için hepimiz can atardık. Mücahit Ağabey (Güngör) Almanya’dan getirdiği 50×75 ebadındaki teybi ile O’nun peşinden az koşmadı. Sebih Emmi’nin oğlu Yavuz, Sefer Ali Turan, Sabuncu Kadir, Dana Memmet, Yetim Canip, Tomates Mücahit ve ben O’nun meclisinde sık sık bulunma şerefine nail olduk. Sıcak somun, civil peynir, demli çayları hazırlayarak saatlerce yolunu gözledik. Her gece başka bir öykü, her gün başka bir macera dinledik O’nun ağzından. Zaman su gibi akar, sabah ezanı ile birlikte sanki rüyadan uyanırdık. O’nda olan kimsede yoktu. O’nun gücü, becerisi, başarısı, bilgisi, kudret ve kuvveti herkesi büyülerdi. Kahramanlarını hep tarihten ve ünlüler arasından seçerdi. Ünü Hasankale (Pasinler) sınırlarını aşmıştı. Dünyada O’nu tanımayan yoktu. Üstüne üstlük O’nu bir de Atatürk Üniversitesi öğretim elemanlarından Dr. Şenol Kantarcı kitaplaştırdı. O ölümsüzleşti. Dillerde fıkra oldu dolaştı. İnsanlar O’nu güncel1eştirip dokundurmalar yapmaya baş1adı.

Ben anektodları sıraladıkça, siz O’nun kim olduğunu hemen anlayacak, özelliklerine biraz daha vakıf olacaksınız.

Keyifli okumalar…

Gardırobu çok zengindi. Yaptırdığı elbiselerden 444 takımını giymek nasip olmamıştı.

O, İngiliz kumaşına, Altınyıldız’a bakmazdı. Tercihini hep şeker çuvalından yana kullanırdı. Yaz-kış beyazlarını çıkarmazdı. Siyah bere, siyah makosenler, gümüş köstek, altın suyuna batmış zincirli cep saati aksesuarını oluştururdu. Kemer takmaz, beline ip bağlardı. Çermik Yolu’nda gezdi mi herkes kenara çekilirdi.

Hem tespihini sallar, hem de “Al yeşil geymiş allanir” türküsünü mırıldanarak adımlarını atardı.

O, 80 küsur yıllık yaşamında kadın eli tutmamıştı. Ama yatak odasından kimler geçmemişti ki. Çünkü O’nun fantezileri çok lükstü. Liz Taylor, Sophia Loren, Marliyn Monreo, Grace Kelly, Lady Diana, Prenses Süreyya yıllarca O’nun peşinden koşmuştu. Sharon Stone 53. karısı olmuştu. O çok namuslu bir insandı. Hasankale’den tanıdık bildik, konu komşu kızını nikahlayacak kadar namussuz değildi! Bu nedenle yabancılara meyil salmıştı. Alaska’dan, Yağmur Ormanları’na, Kanarya Adaları’ndan Yakutistan’a kadar O’nu tanımayan hatun yoktu.

2 years, 4 months ago
Social News
2 years, 4 months ago

Mormonlar Kendi Dinlerine İnanırlar
Görüldüğü gibi Mormonlar Hristiyanlık içerisinde farklı bir mezhep değil, tamamen 19. yy’a dayanan yeni bir dindir ve Hristiyanlığın en temel inanışlarında bile farklı görüşlere sahiptir. Mormon Kitabı ve Kutsal Kitap birçok konuda çelişirler.

Asıl olan kurtarıcımız ve efendimiz İsa Mesih’in çarmıhta bizim günahlarımızın kefareti için kendini kurban olarak sunması ve bizi tek olan Tanrı’yla barıştırmasıdır. Bu anlayışla çelişebilecek olan her detay bizi doğru ve sadık olan Tanrı’dan uzaklaştırır. Kutsal Kitap’a bakıldığında, “başlangıçta” diye başlayan ve “Amin”le biten Kutsal Kitap’ta yaratıcımız ve kralımız olan Tanrı’nın başlangıçtan beri bizim için planladığı harika geleceği görürüz. Bunun için yüzlerce yıl sonrasında farklı iddialarla yeni bir şey eklenmesine gerek yoktur. Tanrı birdir, dolayısıyla sözü de birdir ve kimse değiştiremez.

Bunun daha iyi anlaşılması için Kutsal Kitap okunmasını tavsiye ederiz.

2 years, 4 months ago

Mormonlar Kimdir? Mormon Tarikatı Ne Zaman Kurulmuştur?
Mormonlar Kimdir?
Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde “Mormonlar Kimdir?” sorusunu Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.

Mormon Kelimesi ve Mormonların Tarihi
Mormonlar’ın tarihi 1820’lere kadar geri gider. Amerika’da Joseph Smith (1805 – 1844) tarafından başlamış olan bir dini harekete ya da tarikata denir. Bu tarikat Joseph Smith’in iddiasına göre 1820’lerde başlayan bir vahiy serisiyle şekillenmiştir. Josep Smith’in iddiası, önce İsa Mesih’in sonra da melek Moroni’nin kendisine göründüğüdür.

Tarikatın resmi kuruluş tarihi Joseph Smith’in yazmış olduğu Mormon Kitabı’nın yayımlandığı yıl olan 1830’dur. Mormon ismi de işte bu kitaptan gelir.

Joseph Smith’in iddiasına göre Mormon Kitabı 4. yy’da Moroni isimli meleğin babası tarafından yazılmıştır. Moroni’ye göre, bu kitap Amerika kıtasında bir zamanlar yaşamış olan antik topluluklar hakkında bilgi veriyordu. Ona göre bu kitaplar New York eyaletinde Palmyra köyünde altın levhalarda yazılmıştır.

Mormonlar, İsa Mesih’in Son Zaman Azizlerin Kilisesi adında bir kilisede ibadet ederler. Dünya genelinde 15 Milyon üyeye sahiptirler.

mormonlar
Mormon Tarikatı'nın kurucusu Joseph Smith'in portresi
Mormonlar Hristiyan Mıdır?
Mormonlar kendilerini Hristiyan olarak tanımlasalar da Hristiyanlığın birçok temel inancını paylaşmazlar. Ayrıca Hristiyanlar tarafından kabul edilmezler.

Mormonlar’ın Tanrı anlayışında Tanrı önce bedeni olan, ölümlü bir insandı ve sonra Tanrılığa yükseldi. Şu an bedeniyle birlikte yükseltilmiş, ölümsüz olan bir Tanrı’dır. Tanrı’nın kendi kendine varolması kavramı kesinlikle bir muammadır.

Mormonlar Hristiyanlıktaki ,“Üçlü Birlik” kavramında da farklı inanışlara sahiptir. Hristiyanlık’ta, “Üçlü Birlik” kavramı Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olan tek bir Tanrı’ya işaret ederken, Mormonlar bu kavramların üç farklı Tanrı olduğuna inanırlar. Hristiyanlar Tanrı’ya üç cevherden oluşan tek bir Tanrı olarak inanırken, Mormonlar üç farklı Tanrı olduğu inanışını benimserler.

Bu temel inanışlarına baktığımızda Mormonlar’ın Hristiyan olmadığını görüyoruz. Hristiyanlık 1. yy’dan beri temel inanışlarını korumasına rağmen, Mormonlar’ın teolojilerinin 19. yy’da şekillenmiş olduğu görülür. Aynı konuda, 1800 yıl sonra farklı iddialarda bulunmuş olmaları dolayısıyla, Hristiyanlıkla çok sayıda çelişen noktaları vardır.

Mormonlar’ın Kutsal Kitap’la Çelişkileri
Mormonlar hem Kutsal Kitap’ı hem de Mormon Kitabı dedikleri 19. yy’ da yazılmış olan kitabı kaynak alırlar; ancak bu iki kaynak birçok konuda birbiriyle çelişir.

Bilindiği gibi Adem ve Havva Aden Bahçesi’nde yasak olan ağacın meyvesinden yedikten sonra günah dünyaya girmiştir. Tanrı ve insan birbirinden ayrılmıştır. Çünkü Tanrı kutsaldır ve günahla bir arada olamaz. Hristiyanlık bu temel günah sorunu üzerine odaklanırken, Mormonlar Adem ve Havva’nın bu ağacın meyvesinden yemesinin kötü bir şey olmadığını savunurlar. Mormonlara göre bu meyveden yemeleri sebebiyle bilgi sahibi olmuşlardır ve çocuk sahibi olup dünyada çoğalmışlardır. Bu da Mormonlara göre iyi bir şeydir.

Mormonlar, Tanrı Adem ve Havva’yı yarattığında yerleştirdiği Aden Bahçesi’nin Amerika kıtasında olduğunu iddia ederler. Bu hem Kutsal Kitap’la hem de tarihle çelişen bir iddiadır. Kutsal Kitap’ta Aden Bahçesi’nin Orta Doğu’da olduğu çok açıktır.

Mormonlar lütfa ancak elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra yer verirler. Kutsal Kitap günahlarımızın bağışlanması için günahkar doğamız gereği çabamızın yetmeyeceğinin ve İsa Mesih’in kurban olmasının gücüyle günahlarımızın tamamen lütuf alarak bağışlandığını söyler. Dolayısıyla Mormonlar, Kutsal Kitap’la çelişirler.

Kahinlik, tapınak, bayram, Antlaşma Sandığı, Harun’un oğulları, kefaret günü, Çardaklar bayramı, Fısıh, Tanrı’nın evi gibi Kutsal Kitap’ta sıkça kullanılan kavramlar Mormon Kitabı’nda hiç kullanılmamıştır.

2 years, 4 months ago
Social News
2 years, 4 months ago
Social News
2 years, 4 months ago
Social News
We recommend to visit

📚 EKitap Arşiv Kanalına Hoş Geldiniz.

Sesli kitap kanalımız:
https://t.me/seskitaplar

Grup:
https://t.me/ekitap_okugrup

Reklam: https://telega.io/c/Ekitap_oku

İletişim: @tansucan

Ads and reports:@tablig_vip

??AHANG SISTEMI??

•?•

Türkiye’den ve dünyadan haberler.

🗂 Kanallarımız: https://t.me/addlist/R00yXUe_npcxZWZi

👨‍💻 Reklam: @buzzads

Last updated 2 weeks, 4 days ago